- Sandığı açıyor aman tanrım! Nasıl bir kâğıt yığını, gizli işaretler ve şifrelerle dolu içinden çıkılmaz bir karışıklık, kendini oyalamak için yazılar yazan bir yazarın karaladığı karmakarışık bir sürü kağıt! En kolay ve en okunaklı yazılmış el yazmalarından bir kaçını seçiyor aralarından, temize çekmek için; sonunda, bu vefalı adam da usanıyor: Uğraşmaktan vazgeçerek ?Yapılacak bir şey yok?, diye yazıyor Lucien Leuwen adlı romanın üstüne; Stendhal?ın otobiyografisi olan Henri Brulard?ı da aynı şekilde, bu da işe yaramaz diye bir yana itiyor. Şimdi bütün bu karmakarışık kağıt yığınını ne yapmalı? Colomb hepsini yeniden sandığa koyuyor ve sandığı Stendhal?ın bir gençlik arkadaşına, Crozet?ye yolluyor; o da Grenoble Kütüphanesine gönderiyor. Orada, kütüphanelerde geçer olan eski kurallara göre her fasikül etiketleniyor, numaralanıyor, gereken şekilde damgalanıyor ve katologlanıyor; Resguitescat in place! [ husur içinde uyusun] Altmış büyük cilt, Stendhal?ın bütün hayatının eseri, kendi elleriyle yaratmış olduğu hayatlar, bütün bunlar şimdi, büyük bir kitap mezarlığında yatıyor ve toz, onları rahat, rahat örtebilir. Çünkü kırk yıl boyunca, hiç kimse bu yazılı kağıt yığınını uykudan uyandırmak için elini toza bulamaya kalmayacaktır.
- Stendhal, kendini bu derece iyi tanıdığı içindir ki, kendi dehasını ve meziyetinin, sinirlerinin ve ruhunun bu aşırı duyarlılığından ileri geldiğini, ama bu aşırı duyarlığın, aynı zamanda, kendisi için bir tehlike yarattığını da herkesten daha iyi bilmektedir (başkasına şöyle bir dokunup geçen şey, beni ölesiye yaralar).
- Hepimiz kendimize itiraf etmek istediğimizden çok daha büyük ölçüde ve bilinçdışı olarak başkalarının etkisi altında kalırız.
- Kamuoyunun telkinleri tıpkı radyo-elektrik dalgaları gibi, görülmeksizin, atmosferi kateterler; demek ki insanın tabii tepkisi kişiliğini gerçekleştirmek değil, kendi görüşünü, içerisinde yaşamış olduğu çağın görüşüne uydurmak, büyük çoğunluğun duygusu önünde eğilmek, onunla uzlaşmak, ona teslim olmaktır. Demek ki kendi iradesini, milyonlarca atmosferin manevi baskısına karşı koyabilmek için, insanın özel bir güce, baş kaldırabilecek bir cesarete sahip olması gerekir ve ne kadar az insanda vardır bu!
- Kamuoyunun telkinleri tıpkı radyo-elektrik dalgaları gibi, görülmeksizin, atmosferi kateterler; demek ki insanın tabii tepkisi kişiliğini gerçekleştirmek değil, kendi görüşünü, çerisinde yaşamış olduğu çağın görüşüne uydurmak, büyük çoğunluğun duygusu önünde eğilmek, onunla uzlaşmak, ona teslim olmaktır. Demek ki kendi iradesini, milyonlarca atmosferin manevi baskısına karşı koyabilmek için, insanın özel bir güce, baş kaldırabilecek bir cesarete sahip olması gerekir ve ne kadar az insanda vardır bu!
- Cesaretle arzusunun peşine takıldığı için ona bir ölçüde saygı duyuyorum, ancak bugün olmasa bile yarın kesinlikle çok mutsuz olacağı için onun adına üzülüyorum.
- Cesaretle arzusunun peşine takıldığı için ona bir ölçüde saygı duyuyorum, ancak bugün olmasa bile yarın kesinlikle çok mutsuz olacağı için onun adına üzülüyorum.
- Fakat biraz önce dediğim gibi, tüm acılar korkaktır, kendisinden daha güçlü olan yaşama isteği karşısında geri çekilir, çünkü bedenimizin her hücresinde yerleşmiş olan yaşama isteği, ruhumuzdaki ölüm tutkusundan çok daha güçlüdür.
- Bir yüreğin adamakıllı sarsılabilmesi için her zaman ille de kaderin güçlü bir tokadı ya da her şeyi sert bir şekilde söküp atan bir güç gerekmez; hatta gelişigüzel nedenle yıkımı yaratmak, kaderin ele avuca sığmaz heykeltraş isteğini tahrik eder. Biz insanoğlu, kendi anlaşılmaz dilimizde bu ilk hafif dokunuşlara bahane deriz ve onun küçücük cüssesiyle çoğu zaman muazzam etkili gücüne şaşar kalırız; fakat bir hastalık nasıl sinsice ortaya çıkarsa, bir insanın kaderi de ancak her şey gözle görünür hale geldiğinde ve olaylar başladığında kendini belli eder. Kader, yüreğe dıştan dokunmadan çok önce beyinde ve kanda içten içe ilerler her zaman. Kişinin kendini tanımaya başlaması aslında kendini savunmaya başlamasıdır ve bu, çoğu zaman beyhude bir savunmadır.
- Bir başkasının yüreğinin parçalanması sizi neden ilgilendirsin ki...önemli olan sizin zevk almanız, o namussuz kadınların zevk alması...