- ''Bize hiçbir şey yapmadılar, bizi tümüyle hiçliğin içine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz"
- Ama unuttukları bir şey vardı. Mehmet de bir hülya adamıdır, hem de düşlerini gerçekleştrimede eşine az rastlanan bir hülya adamıdır. Bu dört kalyon, Haliç Limanı'nda, kendilerini güven içinde sandıkalrı bir sırada o, hayal zenginliği bakımından akıllara durgunluk veren bir plan üzerinde çalışıyordu, savaş tarihinde örneğini Anibal ve Napoleon'un kişiliğinde görebildiğimiz atak bir plan. Bizans, Sultan'ın önünde duran som altından bir meyveydi ve o, bunu ele geçiremiyordu.....(...) ... Mehmet, savaş tarihinde benzerine rastlayamadığımız bir plan yaparak, dış denize eli kolu bağlı, öylece bekleyen donanmsını karadan yürütüp iç denize, Haliç Limanı'na taşımaya karar veriyor. Yüzlerce gemiyi dağlık bir araziden geçirmeyi amaç edinen, insanın aklına durgunluk veren bu çılgınca düşünce...
- Artık yanına kimse yaklaşmayı göze alamaz olmuştu; Handel tam üç hafta boyunca odasından dışarı çıkmadı. Yemeği önüne konulduğu zaman sol eliyle acele acele ekmeği ufalarken sağ eliyle yazmayı sürdürüyordu.
- Yazgı hep güçlülerden ve zorbalardan yanadır. Tek bir kişiye yıllar boyu kul köle olur. Sezar, Büyük İskender ve Napoleon'lara olduğu gibi; çünkü o, kendisine benzeyen, kendisi gibi ele avuca sığmaz insanları sever.
- İnsan yaşamına çok ender olarak inen o bir tek saniyelik büyük an, kendisinden yararlanmasını bilmeyenlerden işte böylesine müthiş öç alır. Basiret, buyruğa boyun eğme, çaba, akıl ve sağduyu gibi bütün insanlık erdemleri, yazgıyı belirleyen o büyük anın tutuşturduğu ateş içinde eriyip işte böyle yok olur. O büyük an, korkakları horlayarak geri iter ve yeryüzünün bir başka tanrıları olan yüreklileri ise, ateşli kolları arasına alıp gökyüzüne, yiğitlerin yanına götürür.
- Goethe bir konuşmasında şiirleri için "duygularımın anı defteri" demişti ve anı defterinin hiçbir sayfası, onun bu içten duygularını, bu hüzünlü belgeler kadar açık bir biçimde önümüze sermemiştir.
- Toplama kampında insan belki de elleri kanayana ve ayakları donana dek el arabasıyla taş taşırdı, iki düzine insanla birlikte iğrenç kokan buz gibi bir odaya tıkılırdı. Ama yüzler görürdü, burada hep aynı şeyle, hep aynı korkunç değişmezlikle çevrili olmaktansa, bir tarlaya, bir el arabasına, bir ağaca, bir yıldıza herhangi bir şeye bakabilirdi.
- Sadece tek bir fikre saplanıp kalmış her türden saplantılı kişiler hep ilgimi çekmişti; çünkü birisi kendini ne kadar kısıtlarsa, kendisine değil, tam tersine, sonsuza daha yakın olur; gerçeklerden aleni bir şekilde uzak bu tipler, kendilerine dünyanın küçük ölçekli tek ve olağanüstü versiyonunu inşa etmek için kendi malzemelerini kullanan akkarıncalara benzer.
- "Dizleri titremeye başladı: BİR KİTAP! Dört aydır elime kitap almamıştım ve içinde insanın art arda sıralanmış sözcükler, satırlar, sayfalar ve yapraklar görebileceği, başka, yeni, şaşırtıcı düşünceleri okuyabileceği, tanıyabileceği, beynini alabileceği bir kitabın hayali bile insanı hem coşturuyor hem de uyuşturuyordu."
- "Dizleri titremeye başladı: BİR KİTAP! Dört aydır elime kitap almamıştım ve içinde insanın art arda sıralanmış sözcükler, satırlar, sayfalar ve yapraklar görebileceği, başka, yeni, şaşırtıcı düşünceleri okuyabileceği, tanıyabileceği, beynini alabileceği bir kitabın hayali bile insanı hem coşturuyor hem de uyuşturuyordu."