- Aslında bir makam,sadece başında olan insanın o makamda ne yaptığıyla değer kazanır.
- Ancak doğanın düzeni böyle şiddetli duraklamaları ister.Çünkü ancak derinliği,dibi yaşayan kişi tanır tüm yaşamı,insan ancak bir olumsuzluktan sonra ileriye doğru bir atılım yapar.
....İnsanlık tarihinde en büyük haberciler sürgünden gelmiştir,büyük dinlerin elçileri,Hazreti Musa,Hazreti İsa,Hazreti Muhammed,Buddha en önemli sözlerini söylemeden önce çölün sessizliğine çekilmek,insanlardan uzaklaşmak zorunda kalmışlardır. - Ölçüyü her zaman kendi elinde tutan kişi,gerçek ağırlığını unutur.Bir sanatçıyı,bir komutanı ve bir iktidar insanını arzu ve isteklerinin sürekli gerçekleşmesi kadar hiçbir şey zayıflatamaz;ancak başarısızlığa uğradığında öğrenir sanatçı eseriyle gerçek ilişki kurmayı,ancak yenildikten sonra öğrenir komutan hatalarını,ancak gözden düştükten sonra öğrenir bir politikacı gerçek siyasi kavrama yeteneğini.
- Sürekli zenginlik insanı gevşetir,sürekli alkış ruhsuzlaştırır;sadece bir kesinti katar bomboş sürüp giden hayatın ritmine yeni bir heyecan ve yaratıcı bir esneklik.Sadece bir mutsuzluk sağlar dünya gerçeğini derinden ve uzaktan görebilmeyi.Acı bir ders,fakat her sürgün bir ders ve bir öğrenmedir.Zayıf kişiye iradesini yeniden bir araya getirmeyi,tereddüt eden kişiye kararlı olmayı,sert olana daha sert olmayı öğretir.Gerçekten güçlü bir insan için sürgün,bir değer kaybı değil,aksine gücünün her zaman daha da artmasıdır.
- İnsan en çaresiz durumlarda her zaman son bir güç çıkarır içinden;bu nedenle Fouche de uçuruma düşmesine bir kaç adım kala,tıpkı çılgınca kovalanan bir geyiğin girdiği son fundalıktan,çaresizliğin verdiği cesaretle avcının üstüne atlaması gibi,birdenbire kendisini kovalayanın üzerine atlar.
- Bir halkın, diktatörlüğün sağladığı, sıkı disiplin ve artan ortak vurucu güç gibi geçici avantajların bedelinin daima bireyin kişisel haklarıyla ödendiğinin ve her yeni kanunun, kaçınılmaz olarak eski bir özgürlüğe mal olduğunun ayırdına varması çoğunlukla zaman alır.
- Dört aydır elime kitap almamıştım, peş peşe sıralanmış sözcükler, satırlar, sayfalar ve yapraklar görebileceğim; dikkatimi başka yöne çekecek farklı, yeni, yabancı, fikirler okuyabileceğim, izleyebileceğim, beynime nüfus ettirebileceğim bir kitabı gözümde canlandırmam bile beni heyecanlandırmaya, başımı döndürmeye yetiyordu.
- Suskunluğun siyah okyanusundaki cam fanuslu bir dalgıç gibi yaşıyordu insan, kendisini dış dünyaya bağlayan halatın kopmuş olduğunu ve o sessiz derinlikten hiçbir zaman yukarı çekilmeyeceğini ayrımsayan bir dalgıç gibi hatta.
- ***"Bir şeyi saklayan ya da saklamak zorunda kalan kişinin gözlerinin doğal, özgür ve samimi bakması olanaksızdır."
***"Yaşamımda ilk kez, yeryüzündeki en büyük kötülüklerin kaynağının vahşet ve kötü niyet değil, kişilerin yenemedikleri zayıflıkları olduğunu anlıyordum."
***"Nasıl ki bitkiler seranın sıcak ve tropik ortamında hızla gelişirse, kuruntular da karanlıkta aynı gelişimi gösterirler." - Ayağa kalktım, sana baktım, uzun süre ve gözlerimi senden ayırmadan baktım. Sonra şöyle dedim:
"Benim aşık olduğum erkek de hep yolculuğa çıkardı."
Sana baktım, doğrudan gözbebeklerine bakıyordum. 'şimdi, işte şimdi tanıyacak beni!' diye titreyip sarsılmaya başlamıştı içimde ne varsa. Fakat sen bana gülümsedin ve teselli etmek istercesine şöyle dedin:
"Ama yolculuklardan geri dönülür."
"Evet," diye cevap verdim, "geri dönülür, ama o zaman zaten artık unutulmuştur."