- Bu çocuk çırpınırken ben şöyle düşündüm: - İşte sevmeye değecek bir genç kız? Ne mükemmel bir zevce olur. Bu derece yanmaya kabiliyeti olan bir mahlûkun kimbilir sevmeye ne derece kabiliyeti vardır? Mümkün olsa da insan onunla evlense? Böyle bir kadınla yaşamak ne saadet!... Yaşamak diyorum ama ölüm de öyle...
- Göz, kendini göremediği gibi anlaşılan pek yakınında olan şeyleri de göremiyor...
- Aşkı şiirlerde, romanlarda olduğu gibi bir parlak yaz gecesinin mehtabında başlayıp sabahında biten bir rüya addedenlerden değildim. Benim için sevmek bir başka insanın vücudundan, ruhundan bir parça hükmüne girmek, onunla beraber gülüp ağlamak, ıstıraplarını paylaşmak demekti.
- İlk zamanlarda çok sevdiğim yalnızlık bana gittikçe ağır gelmeye başladı. Yalnızlık, beni birtakım ahmak ve müsfit insanlarla dost yaptı.
- Acı; onu insanlıktan çıkarmış, tuzağa düştüğü zaman korkusundan kendi kendisini paralayan bir canavar yavrusuna benzetmişti.
- Son felâketimin sebebi vicdanımın sesine itaat etmiş olmam değil miydi? Vicdanım bana ?susuzluktan ölen çocuklara her şeye rağmen su vereceksin!?demişti. Ben de bu emre itaat etmek için memuriyetten kovulmayı, mahkemelerde sürünmeyi göze almıştım.Demek ki ben küçük mikyasta bir kahramandım.
- Bununla beraber benim için şöyle bir teselli noktası da yok değil; mağlûbum, fakat düşmanla göğüs göğüse çarpıştıktan, son kurşunu attıktan sonra yere serilen bir asker gibi mağlûbum.
- Bütün kızlar onun gönlünü çelebilmek için rekabet halindeydi. İçlerinden biri en çok sevendi muhakkak.Ve muhakkak ki o, en çok seveni elemişti.Mühim olan katılmak mıydı...?
- "Acımak bir süre sonra hissizleştiriyor insanı."
- Çalıkuşu, bu sefer kırlangıç kuslarina . Kanatlarının altında adeta bir bahar getirdi. Yazık ki bir gün daha geçti