- Acımak bir süre sonra hissizleştiriyor insanı.
- Benim için sevmek bir başka insanın vücudundan, ruhundan bir parça hükmüne girmek, onunla beraber gülüp ağlamak, ıstıraplarını paylaşmak demekti.
- Bir insan için zaaftan mahrumiyet de büyük bir zaaf değil midir? Hatta zaafların en büyüğü...
- "Evet, dibi görünmeyen kuyulara atılan taş nasıl çıkardığı sesle onların derinliğini gösterirse, başkalarının elemi de bizim yüreklerimize düştüğü zaman çıkardığı sesle bize kendimizi, insanlığımızın derecesini öğretir..."
- Uğranılan haksızlıklara ve hakaretlere koyun gibi tahammül etmemek insanlığın başlangıcıdır evlat.
- "Ben zannediyordum ki ömürlerimizin teknesini istediğimiz sahile götürmek için yalnız onun dümenini ele almak kâfidir. Şimdi anlıyorum ki değilmiş.Yollar görünmez kayalarla doluymuş. Onlara çarpmamak lazımmış. Daha fenası gizli cereyanlar varmış ki insan onlara kapıldığı zaman yolun değiştiğini, gittikçe uzaklaştığını fark edemezmiş... Tâ ki kendisini başka sahillere düşmüş görünceye kadar."
- -Mübalâğa ediyorsunuz. -Katiyyen, hakikati söylüyorum. -Siz ancak romanlarda tesadüf edilebilecek ideal bir kahramandan bahsediyor gibisiniz. İnsan olsun da hiçbir zaafı olmasın! Maarif müdürü arkadaşının yüzüne bakıp gülerek: -Böyle bir iddiada bulunmadım. -Onda en ehemmiyetsiz bir zaaf gösterilemez demediniz mi? -Evet? -Şu halde?!.. Tevfik Bey elini eski arkadaşının dizine vurarak: -Bir insan için zaaftan mahrumiyet de büyük bir zaaf değil midir? Hatta zaafların en büyüğü?
- Doktorlar, insan adamlardır. Ölecek hastaların anasına, babasına çok hilm ve şefkatle muamele etmeye alışmışlardır. Ölüm yataklarının başında bile onlar için yalancı teselliler icat ederler. Hiç değilse kara haberi biraz daha mülayim kelimelerle söylerler. Onlar, çok iyi bilirler ki, ölmek üzere olan hastaların sahipleri de bir nevi hastalardır. Onlara da tatlılık ve şefkatle muamele etmek lazımdır.
- Ben saadeti ikiye ayırırım. Başkalarından alınan saadet, başkalarına verilen saadet. Benim için hakiki saadet başkalarına verilen saadettir.
- Muallimin artık bir eksiği kalmamıştı. Acımayı öğrenmişti.