- Onun fikrinde insanlar, yalnız yaptıkları işten, düşündükleri şeyden değil, gördükleri rüyadan bile mesuldürler.
- Bu şüphe öyle bir şeydi ki, bir kere zihnine uğraması bile insanı müebbeden cehennemin ateşleri içinde yakabilirdi.
- Yürümeye başlamış fikirleri yollarından alıkoymak mümkün değildir.
- İnsan, açık düşünmeli, açık söylemeli..
- Baban gerçi seni yeşil ordu düşmanı olarak yetişmeni istemezdi, ama anan seni bugün için doğurdu.
- -Ah şu insanlık... Asırlardan beri içimizde yaşadıkları, hamurumuza karıştıkları için midir nedir bazı vehimlerimizi beynimizden, kalbimizden tamamıyla söküp atamıyoruz. Ölmüş gibi görünüyorlar Fakat yine yorgunluk, düşkünlük zamanımızı buldukları gibi yine dalımıza biniyorlar, diye sızlanırdı.
- Baba... Zavallı babam... Affet beni...
- (...) sondan başa doğru sahifeler çevrildikçe yazı nispeten güzelleşiyordu. Hele baş sahife şaşılacak gibiydi: Sulu boya ile yapılmış bir çiçek resmi içinde ince ve süslü bir yazı ile: "Hatıra Defterim". Zehra aynı zehirli gülümsemeyle başını salladı: -Hatıra Defteri... Çok tuhaf... Yaptığı bütün fenalıkları bu küçük deftere nasıl sığdırdı acaba? Lambayı minderin üstüne koydu, kendi yere oturdu, ağrıyan şakakları avuçlarının içinde, okumaya başladı.
- Bütün hayatında bir hür fikir havarisi olduğunu söylemekle öğün... İnsanlığın ve memleketin bütün istikbâlini masal ve hurafeye karşı kazanacağı istikbâlden bekle; inananları zaafla itham et; göğe el açan biçareleri ayıpla, kendini vehimden kurtulmuş insanın en mükemmel modeli olarak ileri sür, sonra günün birinde bir çocuğun anlaşılmaz hastalığı karşısında ne yapacağını şaşır, Afrikalı bacılara tütsü yaktırmaya, putperest düğünü yaptırmaya kalk...
- -Kız, senin anan baban yok mu? -Yok ki... -Kardeşlerin, ablan, teyzen, amcan? Bu saydığım insanların, küçük avuçları içinde bulunması lazımmış gibi her "yok ki" deyişte onları açıp içierini gösteriyor, sağ yanağında sevimli bir çukurcuk açan bir gülümseyişle bana gülüyordu. Yokluğun bu kadarına gülünmez de ne yapılır?