- Endişe... Zakkumun acı yapışkan özsuyu ve cesedi bakışın.
- Öncenin büyük hayır'ı bırakmalı kendini/ gelecek Evet'e! Göğün her vakti kucaklamalı açık pırıltılarını/ gündüz sefalarının.
- Az bir sevgiyle al beni gökyüzüne, o görkemli mabede, yönetici çemberinin içine.!
- Kanımın mezarlıklarını her an yeniden kazan / sonsuz kokulara dayanabilir miyim? ve biri kalabilir, aşkın yürekte bilinmeyen gezegenlerin dokusunda saklanan cesaretin birikimini saymak için.
- Sen günün ilk saatlerinin kırılganlığında, şen bir yüzle doğmuştun, biliyorum.
- Su, şimdi aydınlık ve hafiftir, yüzeyi çok karanlıkla solmuş olsa da.
- Dünyamsın benim, zorbam, düzenim, Bundan gözlerim göğe çevrili, ellerim denizde. Hiç katılmadan sende yaşıyorum, dirimimsin benim, doğarken öldüğüm.
- Bu deniz, bu gök... Bize çok, zor yine buluşmak!
- Ödünç aldım kokunu kendi tenimde; sen kokuyor yüzeyi bedenimin, her gözeneği.
- O; kent, kendi görümüne kör olan, hep işitti öz sesini, içinde yaşayanın.