- Biz neden kendi zamanlarımızı yaşayamıyoruz, niye hep başka zamanlar ve hep başka kendimiz?
- Şimdi?nin karanlığı daha ne kadar üretilecek? Bu karanlıktan beslenen ruh kurtçukları daha ne kadar maledecek bizleri kendilerine? Bu kurtlar içten içe daha ne kadar uluyacaklar? Bu görünmez salıncakta daha ne kadar sallanacağız?
- Retoriğim de toriğim de yok bu böyle n'apalım.
- Geniş alınlarımız var geniş tutulmuş yazılar için, bazan yağmurda yazılar akıyor gözlerimize doluyor, eğer bi de duvar oluştururlarsa gözlerin önünde ya da demir parmaklıklar, körlük yeğlenir, insan yedim içtim yuttum alın yazımı, kör oldum oturdum der.
- ...babamın 'bu ülkede gerçek deli bile yoktur, hepsi sahtekardır' demesiyle başladı.
- ...binlerce binlerce düşüm, dileğim gerçekleştirmek istediğim şey var... Arzu yeterince varsa dönüştürme kolaylaşır.
- çok üzüldü zaman, bir çift hünsa terlikte uzlaştı ve ay çarpmasıyla kendine döndü uzun bir gece ışığında yitebilir pervanenin utkusuz uçuşu bir cam ağacına yapıştı. Gün boyu pinası bir bir kırıldı zamanın mavi pembeye karıştı, sonra yine ay camına tırmandığında terlikler üzüntüsü zamana vardı.
- Yeryüzünün tüm bağırsakları uzunluğunca umutsuzluğumuz içerde labirentin karmaşıklığı boyunca katlanan bir saldırma ve saldırılma korkusu.
- Yaşam öykülerine uzaktan baktığımızda algıladığımız, kurmaca ve gerçeklik alaşımının aşılamazlığı?
- Çarpık ve bildik güzler geçmişti, ay mezarlığının duvarları yapılıyordu. Ama soru hala bitmemişti.. "Katil kimdir?" ve onun türevi: "Katledilen kim?" Ceset belli mi? Denizin içini oluşturan büyük ceset kim?