- Bakışın olanağı kadar izledim sizi, yer karardığında uzanmıştım solgun ışıklar kayrasına. Mutluydum; bu bir cüret!
- Sonra buradan giderdim bir hiç için, nasıl hiç nedensiz dökülüp de yollara vardımsa şu doğa kucağına ve birden buralı doğumlu, buralı yaşamışlı nasıl duyabildiysem ben-imi, öyle kolayca bir başka belde de kabullenebilir beni ve hep bulurum yeni güneşler yeni dağlar yeni denizler yeni sevi titreşimleri, hiç yardımsız.
- Delilik sevgilim, bir sözcük üzerine kurulmuyor, var olanı dürtüyor, eşeliyor, o bölgede yer ediniyor. Bir sabah, bedenimin tüm hücrelerini ele geçirmiş bir acıyla uyanıyorum, bundan böyle, nereye baktığı bilinmeyen gözlerinizle her karşılaştığımda katlanacak bir acıyla.
- Kanımın mezarlarını her an yeniden kazan
sonsuz kokulara dayanabilir miyim? - Ak çizgili bir çocuk tulumudur
gök kimi sabah.
Bu bir bakıma,
suskun çığlıkları
gelecek yazısına gönderendir, bilirim.
Çoğul güneşin çeperi,
hüzün, çoşku ve hüner yansılayandır.
Doruk kuleli bölgelerde,
başka tırmanmalar beklemeden,
beynini taşıyamaza yaklaşarak,
veri izleyendir. Dingin
bir bakıma.
Sesi durduran sözü uzatan
her vücudu içkin maviliğe katandır.
Güvenli; yakın yanıtından,
yumuşak ölümü çağrılatandır,
bir bakıma. - Biir an sonra yokolacak yontuların
yanılsamalı gölgelerinde
sığınmıştık - Ben kimim'in arayışı kaç adım gider öz-tanıma? Engin bir su izinde yanıta vardığında, ne kadar bilebiliriz Kimiz'i?
- Biz güven çağına gelmiş olmalıydık artık!
- Mutluydum; bu bir cüret!
- Yaslı yüreğimin utangaç itirafı: "SİZİ SEVMEKTE ÖLÜYORUM"