- Ama sen yine de affetme beni ne olursun. Ne olur bana karşı da bir kırgınlığın olsun.
- Tüten bir baca kadar hayatı haber veren ne olabilir ki?
- "Gel etme eyleme. Zararın neresinden dönsen kardır. Gitme kızım. 'Kötü bir rüya gördüm' de. Bir su geçir üzerinden. Akıt kirini pasını. 'Geçmez' deme. Geçer. Her şeyin dönüşü var. Günahın bile affı vardır. ... 'Düzelmez' deme düzelir. 'Dönülmez' deme dönülür. Geçmişin telafisi gelecektedir.
- Suç varsa karşılığında ya adalet ya merhamet olmalı. Sen adaletle hükmet Suna. Suçla beni. Kına. Yargıla. Ayıpla. Ko, azapta kalayım. Ama anlama. Anlamanın sonu merhamet, onun da sonu affetmektir çünkü. Affetme beni.
- O, bir sır katibi gibi kağıtların uzerinden seyretmişti bu evde için için akan sessiz fakat dertli ırmağı. Hiç karışmadan, fikir beyan etmeden, sadece nakletmiş, sadece seyretmisti, o taraf ne yazıyorsa onu okuyarak, bu taraf ne diyorsa onu yazarak.
- O, bir sır katibi gibi kağıtların uzerinden seyretmişti bu evde için için akan sessiz fakat dertli ırmağı. Hiç karışmadan, fikir beyan etmeden, sadece nakletmiş, sadece seyretmisti, o taraf ne yazıyorsa onu okuyarak, bu taraf ne diyorsa onu yazarak.
- Hitap sevgiyle başlar, arkadan gelen satırlar selamla dolar taşar, ufak tefek haberlerle çıkmalar yapar, teşekkürle genişler, sonunda hasretle biterdi tamamı tek paragraftan ibaret, noktasız virgülsüz bu mektuplarin ve Neyyire Hanım hayır dualarini hiçbir satırdan eksim etmezdo. Sonunda söz tükenirdi.
- "Ne yazıyorsun?" diye soruyor. "Hiç" diyorum. ? "Nasılsın bakalım bugün?" diye soruyor... "İyiyim." Yalan bütün bunlar. Ne ben iyiyim ne de yazdığım hiç. Hiç olsa, bir yolunu bulup bunca yazıyı sana göndermek ister miydim hiç? Mücellâ / Yusuf Ziya'nın mektubundan...
- Sevilen bir kadın can demekti. Bu yüzden en çok "canım" denirdi ona, ortasında bir eliflik nefes hacmiyle..."
- Tanımaktır anlamanın ilk şartı. sevmek anlamaktan sonra gelir...