- Aşkın alevi de olsa imanın ateşi de olsa eğer beslenmezse her ateş sönüyor.
- Elini göğsünün üzerine koydu. Sanki, dedi, bak tam şuramda, sol yanımda, kalbimin altında bir yer eksik atıyor. Sonra bu kadarla kalmıyor, o eksiklik bütün ruhuma doluyor. Ne yapsam eksilmiyor ne yapsam dolmuyor.
- "Aklım almadı, hiç olur mu bir çocukta ölümün kokusu?" s. 245
- "Bir gün cennete kabul edilirsek, derdim Nihâde'ye, ömrüm; orada bir nar ağacının altında buluşalım olur mu?" s. 129
- "İçine düştüğüm halleri tek isimle ifade edememe halimle içerledim bütün isimlere. İsmi koyulmamış bir hale düştüğümü bilmek arttırdı acımı." s.189
- "Şimdi hatırasız bir aşktı bu. Bütün yaşadıklarımı yok etmek için attım bütün defterlerimi ateşe. Kalbim kalmasaydı geriye, yaşanmamış bir aşk olacaktı bu. Kalbimi yakamadım." s. 220
- ^Rusya'da çarlık devrimcileri hapsetti. Sovyetler'de devrimciler gelenekçileri hapsetti. Aynı hapishanelerden geçip durdu yolları. Sadece içeridekiler dışarı dışarıdakiler içeri. Ancak öyle bir zaman geldi ki devrim kendi çocuklarını da yedi. Zamyatin. Kuzmin. Babençikov. Soljenitsin. Hepsi devrim tarafından hapsedilen devrim çocuklarıdır. İşin ilginci Zamyatin hem Çarlık Rusya'sını hiç tanımamıştı. 1918 doğumlu. II. Cihan Harbi'nde cepheden, Stalin'i eleştiren bir mektup yazması tutuklanmasına sebebiyet verdi. sekiz yıl hüküm giydi. Yetmedi. Arkasından sürgün yılları geldi. Sibirya!
- Hangi hikaye başladığı yerde bitmemiş ki
- "Hani o kar yağmadan, fırtına kopmadan evvel gökleri ve denizi dolduran sessizliğin buz mavisi var ya! Sizin getirdiğiniz boyalar o rengi elde etmeme yetmiyor." Gülümsedi Celil Hikmet, manasını böylesine selametle sırtında taşıyan cümle içini titretmişti.Güzelliği bir kez farkedince sebepleri olur olmaz sıralayan aşkın en güzel demindeydi. "Bu ruh bu beden benim olsun!" Bu kadarını söylemedi elbet ama"Bu rengin farkındasınız demek. Fazla insan göremez bu rengi"demeye cesaret edebildi."Siz farklısınız" demek istemişti.
- İsim vermek sahiplenmek demektir. Yer açmak bir şeyin varlığını dile getirmek ve sonra o varlıkla eklemlenmek o irtibatta görünür olmayı gerçekleştirmek. Bu sebeple önemlidir isim vermek dahası verilen ismi kabul etmek. İsmi olmayanın varlığından bahis açılamaz ve ismi hatırlananın unutulmasından da söz edilemez. Onun için bir ismi merak etmekle başlayan aşk sevilene yeni isim/ler vermekle büyür bir ismi unutma çabasıyla ve nihayet -mümkün olursa tabii- o ismi unutmakla sona erer. ?Nomen est omen? der eski bir Latin atasözü. ?İsim kaderdir? anlamında. Eğer isimlerden sahiplerine nasip olduğunu bilmeseydim bile adı Leylâ olan kadınlara bakarak çıkarırdım bu manayı. Onlar ki hepsinin mizacında siyahlık vardır. Siyah iri gözleri siyah uzun saçlarıyla perdelenir. Suat?ı alıp götürdüklerinde Arap şairinin kalbinde kalan kırıklığı bırakırlar bize yokluklarıyla. Hepsinin evvelinde bir Nilî ahirinde bir Sahra vardır. Çölden nasipligeceye aittirler Leylî. Leylâ bir mesnevi kahramanı olsa da Leylâ diyorsam şu bizim gerçek Leylâ?dır Bir Leylâ?nın yazısı bütün Leylâ?ların alnındadır. Leylâ baharda doğmuştur ama bütün mevsimler ondadır. Leylâ başına bir taç takarsa bütün Leylâ?lar eline bir gelin çiçeği alır. Bir Leylâ dengini toplarsa bütün Leylâ?lar yoldadır. Leylâ demiştim şimdi Leylâ susuyorum ve düşünüyorum: Bir kadının adı eğer Leylâ değilse başka ne olabilir ki? Çünkü Leylâ?nın harflerinde bütün isimler yazılıdır Leylâ?nın isminde bütün harfler vardır. Bazen Leylâ çocuk annesi anne; bazen Leylâ anne annesi Leylâ?dır. Sütün hakkı ödenmese bile Leylâ?nın da annesi üstünde hakkı vardır. Ve şu yazdıklarım var ya haftalık yazı değil notları alınmamış bir defter-i kebir gerçeğinden arda kalanlardır.