- Kur'ân-ı Kerim'de Firavun'un İsrailoğulları'na yaptığı işkenceler "büyük bela", Hz.İbrahim'in oğlu Hz.İsmail'i kurban etmeye teşebbüsü "açık bela", Cenab-ı Hakk'ın kendisini bir sıkıntı vererek denediği kulun, bu imtihandan yüz akı ile çıkması da "güzel bela" olarak vasıflandırılır. Allah'ın korku ve kıtlık vermesi, mal, can ve mahsulleri azaltması birer beladır. Esasen dünya kimin daha güzel iş yaptığının anlaşılacağı bir bela (deneme) yeri olarak görülür.
- ...artık ne doğana gerektiği gibi sevinebiliyoruz, ne de ölene üzülmek için vaktimiz var. Bir cenaze çıkan evden üç gün sonra kahkahalar duyulmaya başlıyor.
- Hayat bu işte. Çorbayı pişirirsin ama içmek nasip olmaz.
- "Eğer dayanamıyorsan terk-i diyar et" dedi. "Aşkın çaresi ya tahammül ya sefer."
- Bu memleketin sarhoşu bile Yasin'i ezberden okur. Ne sandınız ya. Adam içiyor diye adamlıktan çıkmadı ya. Allah affetsin. Kötü bir alışkanlık. Haram. Ama tövbe kapısı açık.
- Günler hep böyle geçecek, güneş hiç batmayacak, neşe de keder de hep aynı kalacak sanırız. İnsanoğlu aldanıştadır. Güneş batar, yağmur kesilir, kuşlar yuvasına çekilir. Hiç ummadığın anda bir dalga gelip kayığı devirir.
- Hayat böyle durgun bir göl değildir.Bir taş düşer,dalgalar kıyıya ulaşır.Kuşlar yuvalarından uçar,sağanak kırbaç gibi inmeye başlar.
- Bizim müziğimiz böyledir.Tıpkı hayat gibi.Madalyonun bir yüzü keder, öteki yüzü neşe.
- Sevdi sevildi ama hayatının kadınını bulamadı. Kimi arıyordu? Kimi olacak alın yazısını.
- Kimi duttan sonra kiraz, kirazdan sonra kayısı, kayısıdan sonra sebzeler diyerek, fasulye, kabak, patlıcan kurutarak günün nasıl geçtiğinden haberi olmaz.