- "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe siz birr'e eremezsiniz mamafih her ne kadar infak eyleseniz Allah onu bilir."
- "Aramakla bulunmaz ancak bulanlar arayanlardır."
- "Ne yapacaksın, gönül kuşu diye bir kuş cinsi var; hangi dala konacağını bilemezsin ki."
- - Eee!.. Ne yapalım, redd-i miras böyledir. Aslında ulus-devlet de olamadık, bana sorarsan. Türkiye hâlâ mini bir Osmanlı'dır. Nüfusu içinde tüm etnik unsurları barındırıyor. Çerkez, Boşnak, Kürt vesaire. Bizi bir arada tutan milliyetçilik değil İslam'dır. Dün de böyleydi, bugün de. Aslında bu gün için taşra-merkez ayrımı kalmadı diyebiliriz. Her yer aynı. Kapitalizmin dayattığı tüketim ekonomisinin esiri olduk. Ne merkez bir şey üretiyor, ne taşra. Her yerde o bulvarlar, o uyduruk parklar, sahil yolları, benzinciler, mobilyacılar, apartmanlar.
- Marka sahibi şirket, markalı pantolonu giyen erkeği veya marka parfümü sürünen kadını bütün dünyada devşirdiği sürüsüne katıyor. Kovboyların sığırları damgalaması gibi. Marka hegemonik bir şey. (...) Marka giyerek sürüden ayrıldığını sanıyorsun. Farkı fark edin diyorsun. Heyhat! Bu aldanışın daniskası. Gerçekte sen de bu markanın bir neferi oluyorsun. - Sayfa 98
- Memleketi kurtaracaklardı. Buna onlardan çok ben inanıyordum. Hoca ne demişti? "Sizler davanın yılmaz erlerisiniz, bu dava sizlerin omuzunda yükselecek."
- Sabahı beklemek öğleni, öğleni beklemek akşamı beklemek gibi bir ruh gevşekliğini doğurur.
- Durduğumuz noktada inançlarımızın eskidiğini, yabancılaştığını hiç tecrübe etmediniz mi? En acı kayıp budur: Gerilemiş ruhların mütemadiyen tavizler vererek hayatla, zaruretle uyuşmaları... Filozofun öğüdü bütün hayatımızda takip edeceğimiz en esaslı metottur: "Uzun yolu seçiniz..."
- Ah ne kadar tatlı, biz de haktan yanayız, daha doğrusu herkes haktan yana. Siz kiminle birlikte haktan yanasınız?
- "Kitaplardan çok insanlarla düşüp kalkmaya ihtiyacım var" diye düşündü. Bu kadar hüzün yeter.