- Dünyada başka hiçbir şey yapamadıklarından ancak çocuk yapmayı becerebilen, bunu da çok büyük bir marifetmiş gibi etrafa sıvaştıran kadınlardan her zaman nefret ettim. Bunlar bulundukları her yerde, çocukları aracılığıyla kendi egolarını yayarlar etrafa."Erol buraya gel, Ali oraya çıkma.." gibi gürültülerle kendi zavallı varoluşlarına dünyada bir yer açmaya çalışırlar. Dertleri kesinlikle çocukları değildir; çocukları aracılığıyla dünyanın dikkatini çekmek isterler yalnızca. Hayatta yapabildikleri tek marifet olan çocuklarını oraya buraya ittire kaktıra kendi zavallı varlıklarını duyurmaya, hissettirmeye çalışırlar.(...) Hem çevreye ne kadar iyi bir anne olduklarını gösterme fırsatını kullanmak isterler, hem de bulundukları yeri yalnızca kendi egolarıyla işgal etmeye uğraşırlar. Çocuklarına ilişkin her şey; yemek yemeleri, uyumaları, çiş yapmaları abartılı bir seremoniye, çirkin bir teşhirciliğe dönüşür. Çocuklarından başka hiçbir şey konuşulmasın isterler. Birçok alanda dışında sürüldükleri toplumdan alabilecekleri tek aferinleri de, tek intikamları da anne olmalarıdır.(...) İşin kötüsü toplum da zaten bu kadınların doğurup büyüttükleri çocuklardan oluştuğu için, ne kadar boktan anneler oldukları hiç bir zaman anlaşılmaz. Sonrakiler de, en az kendileri gibi boktan çocuklar yetiştirmeyi sürdürürler.
- Araba kullanmak için ehliyet alınıyor, doktorluk, avukatlık yapmak için diploma isteniyor, herhangi bir işyeri için ruhsat belgesi şart koşuluyor, berber falan olmak için kalfalık, ustalık belgesi gerekiyor da, ana baba olabilmek için neden hiçbir yeterlilik belgesine gerek duyulmuyor? Bu tür tartışmalarda çocuk sahibi olmanın tabiat gereğiyle açıklanmasına da bayılırım; günümüzde bu anlayışın herhangi bir geçerliliği kalmış gibi, Yüzyıllardır bütün dünyayı tabiata karşı giydirdikleri halde bir tek çocuk yapma konusundaki bu tabiatçılık sinirime dokunuyor doğrusu. Beşinci sınıf kooperatif evleri yapacağız, balkonunda mangal çevirip geğireceğiz diye beş yüz yıllık ağaçları hart hart doğrarlarken tabiat akıllarına gelmez; kanalizasyon borularını su kaynaklarının tam ortasından geçirirken de tabiat hatırlanmaz. Cinsellik ve türevleri söz konusu olduğunda ise bir tabiatçılık bir tabiatçılık ! Üstelik hiç kimse cinselliğini sahiden tabiatına göre yaşayamazken...
- Ben, kelimelere çok inandığı için, başkalarının yalan söyleyebileceğine de bir türlü inanamayanlardanım. Benim sorunumdur bu. Bu yüzden hayatım boyunca yalanı tanımakta zorlandım.
- ?Her şeyi konuşmak iyidir sanıyorlar şimdilerde. Halbuki insan münasebetlerinin çoğu kelimesiz halledilir.?
- ?Bir noktadan sonra insanlar barışamaz, ayrılamaz, dönemezler.?
- ?İnsan kendini ancak bir yabancıyla anlardı.?
- ?Sanat dedikleri, ümitsizlerin yaşama sevinci değil miydi?"
- "Bir erkeğe muhtaç olmamak adına ekonomik özgürlüğünü kazanmak, kariyer yapmak, mesleğinde ilerlemek isteyen kadınları yalnızca erkekler değil, geride kalan arkadaşları da terk ediyor, kazanmak için mücadele ettikleri hayatlarından geri çekilerek onları tek başlarına bırakıyorlardı."
- Onun için ''Eli ağır'' diyenlere, ''İtina zaman alır'' derdi. Saygıda kusur ederek artırılmış zamanın kime hayrı dokunur ki? Bu yüzden hazırladığı her sofra, göz alıcı bir tabloya benzerdi.
- Onun için ''Eli ağır'' diyenlere, ''İtina zaman alır'' derdi. Saygıda kusur ederek artırılmış zamanın kime hayrı dokunur ki? Bu yüzden hazırladığı her sofra, göz alıcı bir tabloya benzerdi.