- Yaşamın akışını hiç zorlamazdı. Her şeyi zamanın akışına bırakmakta kendiliğinden kazanılmış bir ustalığa sahipti. Belki de bu yüzden kazanmıştı güvenlerini. Yaşamda birçok şeyi, belki de bu yüzden yitirdiği gibi ...
- Güzellik, başlı başına bir faşizmdi; dünyanın en adaletsiz dağıtılan şeylerinden biriydi. Bedenler arasında çekilen sosyal ter örgüler. Cinsiyet, milliyet, din ayrımından, güzel ya da çirkin olmaya, zayıf ya da şişman olmaya, genç ya da yaşlı olmaya, sağlam ya da engelli olmaya varan birçok olasılıkla yeniden basküle çıkarıp tartıyordum insan gövdelerini zihnimin haritasında... Onları her an her yerde görürdük, bakın bir kambur, bir obez, bir topal, bir hünsa, bir yaşlı, bir cüce; bedenlerin dünyası başlı başına zalim bir imparatorluktu. Bu imparatorluğun onca farklı çeşitten oluşan tebaasına karşın, içlerinde yalnız birkaç biçimine yaşama hakkı tanınıyordu.
- Muştik, Söylemiştim, diyor. Bu, işin senin; Hayatın değil ! Kalbinin kilidini sakın bir daha gevşetmeye kalkışma! Masallarını şaşıran kadınlar bedbaht olurlar! Hayatının prensinin karşına çıkacağı masal bu değil !
- Ona göre insanların mutsuz olmaları, mutlu olmalarından daha inandırıcıydı.
- Kendi olmayı göze alabilenler galiba cesaretlerinin birazını da benim gibi korkularından alıyorlardır. Oyunlarda tanıdığım ötekilerden biliyorum: Korkmadan cesur olunmaz. Korkularımızın bizi yenmesine değil, güçlü kılmasına izin verdiğimizde ancak hayata kendi mendilimizi açabiliriz, düşmeden, düşürmeden... Başkalarının eline ya da yerlere...
- Dünya, Allah'ın sinemasıdır.
- Fotograflarda en çok gorunen şey zamandır çünkü; kişilerin fiziksel varlıklarından çok, onların oldukları ve artık olmadıkları zaman... Bazılarındaysa kararsız bir ışığın fotoğrafa verdiği hüzün, adeta kendi başına bir doku kazanıyor.
- Başkalarının derdini, kederini paylaşmak kolaydır aslında, zor olan mutluluğunu, sevincini paylaşmaktır, derler ya hep sahiden öyledir
- "...delirmekten korkuyordum. bu korku bana kabullenmeyi öğretti."
- Geçmişe ilişkin hatırladıkları kötü şeyler değildi ama nedense geçmiş içini acıtıyordu. Hatıraların insanın içini acıttığı yaşlara gelmiş olmalıydı. Bir yaştan sonra hatıralar, iyi ya da kötü olmalarından bağımsız olarak, sahiplerine acı veriyorlardı.