- İnsanlar türlü türlüdür. Kiminin ayağındaki zincir, ruhunu özgür kılar, kiminin ruhu zincirlenmiştir. Bunu iyi anlamak lazım.
- Sen sen ol, insanlara öfkelenme. Her şeye öfkeleniyorsun, sert ve küstah biri olup çıktın. Bu huy sana dedenden geçti. Dedenin eline böyle davranmakla ne geçti sanki? Yaşadı, yaşadı, sonra aklını kaçırıp göçüp gitti zavallı ihtiyar! Şunu sakın unutma: İnsanları yargılayan Tanrı değildir. Bu ancak şeytanın gururunu okşar.
- Derslerde sıkılıyordum. İçimden, başımı alıp güler yüzlü, saf insanların kendine has, dürüst bir yaşam sürdükleri Tatar mahallesine gitmek geliyordu. Bu insanlar gülünç denecek kadar bozuk bir şive ile Rusça konuşurlardı. Akşamları, müezzinlerin tuhaf sesleri uzun minarelerden onları camiye çağırırdı. Bana öyle geliyordu ki, bu Tatarlar, sürmekte olduğum neşesiz hayata hiç benzemeyen, benim bilmediğim bambaşka bir hayat sürüyorlardı.
- sen hayatin kolay oldugunumu saniyorsun? hayir hic de kolay degildir. du ya insan icin karanlik gecedir ve her kes kendi yolunu aydinlatmalidir. hepimize on parmak verilimis, bu parmaklari. her biri mumkun oldugu kadar cok sey tutmak istiyor. insan guclu olmalidir, gucu yoksa kurnaz olmalidir. gucsuz ve kucuk olanlar ne cennette ise yararlar ne de cehennemde. topluluk icinde yasa ama yalniz oldugunu hic bir zaman aklindan cikartma. her kes sogledigine kulak ve ama kimseye inanma! insanlar sozune inanmak , gozu kapali bir ise atlamak demektir. susmasini bil ,
-ne dusunuyorsun? diye sorardi karisi
-hoc bir sey
bir sey soylemeden sasiyordum, bir insana ne dusundugu sorula bilirmiydi? boyle bir soruya karsilik vermenin imkani yoktur; cunku insan ayni anda bir cok sey dusunur ve butun bunlar kavranmayacak bir sekilde karisie, kimildar ve degisir - Her bilginin kaynağı insandır. İnsanlar zahmetle ve kabaca öğretirler, ama öğrettikleri bilgiler kitaplardan çok daha derin ve sağlamdır.
- İnsanların birbirleri hakkında atıp tuttuklarını, arkasından ileri geri konuştuklarını bilirdim elbette. Ama bunların sanki dünyanın en iyi insanları kendileriymiş de dünyayı yargılamakla görevliymişler gibi herkesin arkasından atıp tutmaları dayanılmaz bir şeydi. Önlerine geleni kıskanır, kimseyi beğenmezlerdi. Herkesi az çok kötüleyecek kadar birtakım şeyler bilirlerdi.
- İnsanların birbirleri hakkında atıp tuttuklarını, arkasından ileri geri konuştuklarını bilirdim elbette. Ama bunların sanki dünyanın en iyi insanları kendileriymiş de dünyayı yargılamakla görevliymişler gibi herkesin arkasından atıp tutmaları dayanılmaz bir şeydi. Önlerine geleni kıskanır, kimseyi beğenmezlerdi. Herkesi az çok kötüleyecek kadar birtakım şeyler bilirlerdi.
- "Bir erkekle kız çocuğunun arkadaş olması çok iyidir. Yalnız ipin ucunu kaçırmamak koşuluyla."
'İpin ucunu kaçırma'nın ne demek olduğunu yolunca-yordamınca açıkladı. Tatlı ve inandırıcı konuşuyordu. Çok iyi anlamıştım: Açmadan çiçeklere dokunulmamalıydı, yoksa ne kokarlardı, ne de meyve verirlerdi. - "Şeytan görsün yüzünüzü!" diye haykırmak istedim.
Ama bu tehlikeliydi. Şeytan bunu nasıl karşılardı acaba? Kuşkusuz buralarda bir yerlerde olmalıydı. - Pırıl pırıl, güzel bir sabahtı, ama nedense içimde bir sıkıntı vardı. Kendimi ıssız kırlara atmak istedim. Her zaman olduğu gibi, insanların bu güzelim günü mahvedeceklerini iyi biliyordum.