- Beni kaygılandıran, bana acı veren şeyleri niçin kendimde saklamıyorum? Niçin ayrıca seni de üzüyorum bunlarla? Niçin sana hep, bana acıma ve sitem etme fırsatı veriyorum? Olsun, bu da yazgımın bir parçasıdır herhalde!
- Bir de karşıma birkaç acayip insan örneği çıktı ki bunların her halleri sinirime dokunuyor, hele dostluk belirtilerine hiç tahammül edemiyorum.
- Biz gerçekten çocuk ruhluyuz! Bir bakışa ne kadar şiddetli bir istek duyuyoruz!
- Hayır, kendimi aldatmıyorum! Onun siyah gözlerinde bana ve benim alın yazıma karşı gerçek bir ilgi seziyorum.
- Ah, benim bildiklerimi herkes bilebilir, bana özgü olansa yalnızca yüreğim.
- Bu durumda olan yalnızca ben değilim. Bütün insanlar hayal kırıklığına uğruyor, ümitleri boşa çıkıyor.
- Onun varlığı, onun yazgısı, benim yazgımı içtenlikle paylaşması, yangın yerine dönmüş beynimden kalan son gözyaşını sıkıp çıkarıyor. Perdeyi kaldırıp arkasına adım atmak! İşte bu kadar! Bu ikircim ve kararsızlık niye? İnsan perde arkasının nasıl bir şey olduğunu bilmediği için mi? Açık seçik bir bilgimizin olmadığı konularda kargaşayı ve karanlığı atfetmek, bizim tinimizin özelliği değil midir?
- Bu gece! Bunu söylemek beni ürpertiyor; onu kollarımla sarıp sıkıca bağrıma bastım ve aşk dolu sözcükler mırıldanan dudaklarını sonsuz öpücüklere boğdum; gözlerim, onun gözlerindeki sarhoşlukta yüzüyordu! Tanrım! Şimdi bu ateşli sevincimi yeniden canlandırdığımda mutlu olmam suç mu? Lotte! -Ben artık yitik biriyim. Aklım karışıyor, sekiz günden beri düşünemez oldum, gözlerimin yaşı dinmek bilmiyor. Hiçbir yerde huzur bulamıyorum, her yer aynı benim için. Ne herhangi bir şey istiyorum ne de herhangi bir şeye gereksinim duyuyorum. Gitsem daha iyi olacak.
- Sarp bir yolda tabanlarının bastığı her adım, bu kaygı dolu ruh için bir damla dermandır ve yolculuğa dayanabildiği her gün bu yüreğin soluk almasını sağlar. -Ey siz yumuşak döşeklerinde oturan söz tüccarları, buna delilik demeye hakkınız var mı?- Delilik!
- Ey Tanrım! Sefaletimi görüyorsun ve ona bir son vereceksin.