- Ve dönüp dolaşıp geleceğe inanan bizler o eski çağrıyı yineleyeceğiz: ?Öldürmeyeceksin..!? Yeryüzündeki bütün yasa kitapları gün gelip cana kıymayı yasaklasa, hatta savaşta öldürmeler ve cellat eliyle can almalar da bu yasak kapsamına girse, yine de söz konusu çağrı susmayacak. Çünkü tüm ilerlemelerin, insan olmaya yönelik tüm çabaların temelinde saklı yatan çağrıdır bu. Canına kıydığımız o kadar çok şey var ki..
- Doğanın yarattığı haliyle insan sağı solu belli olmayan, iç yüzü kavranamayan netameli bir varlıktır. Bilinmedik dağlardan, bayırlardan kopup gelen bir seldir adeta, balta girmemiş bir ormandır, ne bir yol geçer içinden, ne bir düzene sahiptir...
- Bir ağaç budanıp da tepesi kesildi mi, köke yakın bir yerinden yeni filizler, sürgünler verir; bunun gibi, henüz ömrünün baharında hastalanıp ölüm yatağına düşen bir ruh da çokluk ilk yaşam günlerine ve sezgilerle kıpır kıpır bir çocukluk çağına döner sık sık, sanki orada yeni umutlar keşfedecek ve kopan hayat ipliğini yeniden birbirine tutturacaktır. Ağacın kökünden fışkıran sürgünler bir solukta boy atar, büyür, özsularla donanır ama yalancı bir yaşamdır ortada görünen, sürgün gelişip de eskisi gibi doğru dürüst bir ağaca dönüşemez artık.
- Güzelim bir ağaçtaki yapraklar gibi hani;nasıl yapraklardan kimi dökülür,kimi yeşerip yerini alır dökülenin,insanlar da öyledir; kimileri ölür, kimileri doğar, yerini alır ölenlerin...
- Çünkü şunu unutma ki ; insanın ruhuna bir tek zarar geleceğine bedenine bin zarar gelsin daha iyi...
- Soğuktu bu yalnızlık, orası öyle, ama sessizdi, yıldızların içinde dolanıp durduğu uzay gibi harikulade sessiz ve büyük.
- Halkının başarması gereken işlerden, bulunması gereken özverilerden ve savuşturması gereken tehlikelerden kendini uzak tutan biri ödlek sayılır. Ama entelektüel yaşamın ilkelerine maddi çıkarlar uğruna ihanet eden, örneğin iki kere ikinin kaç edeceğine ilişkin kararı iktidar sahiplerine bırakan biri ondan daha az ödlek değildir.
- Yaşadığımız çağ ileride söz konusu edildi mi. topluma dindarlık derecesinde aşırı değer verilmesinin ve kişisel ödevlerden kaçıp toplumsal ödevlere gerçek anlamda sığınmanın bu çağa özgü bir eğilim olduğu saptanacaktır. Toplumu ilgilendiren her şeyin, salt toplumu ilgilendirdiği için bireyi ilgilendiren şeylerden kesinlikle daha olumlu, daha kutsal sayılması gerektiği görüşünü paylaşmam düşünülemez. Toplumsallık yeteneği ve ödevi yetenek ve ödevlerimizden önemli biridir, ama biricik, en yüce yetenek ve ödev değildir, (...)
- Gelişim sürecini yaşayan bir genç, içinde bireyselleşmeye yönelik güçlü bir dürtü hissetmeye, sıradan insan tipinden biraz uzaklaşmaya görsün, başkaları üzerinde ister istemez kaçıklık izlenimi uyandıran biri durumuna düşecektir. Böyle bir durumda yapılacak şey, kendi kaçıklığını dünyaya zorla benimsetmek, devrim yoluyla dünyayı değiştirmek değil, ruhundaki ideal ve düşleri dünyaya karşı o denli savunmaktır ki, bunlar kuruyup kavrulmasın, sararıp solmasın. Biz genç insanlar, bozguna uğramamak için kendimizi savunmak zorundayız. Yasalar ve güzel güzel kurallar derdimize derman olamaz. Her şeyden önce sevgi gereklidir bize, ruhumuzun yanıp tutuştuğunu duyumsamamız gereklidir. Bizlere düşen, dünyayı yıkıp atmak değil, kendi kendimizi vurduğumuz zincirleri kırıp atmaktır.
- Gerçek asla kendisinden memnunluk duyulmayan, asla baş tacı edilmeyip, saygı beslenmemesi gereken şeydir; çünkü rastlantıdır gerçek, yaşamın çer çöpü'dür. Gerçeği değiştirmenin tek yolu onu yadsımak, ondan daha güçlü olduğumuzu göstermektir.