- Bozkırkurdu'nun ruhunu incelersek, yüksek bireyselleşme düzeyinin onu burjuvazi bir insana dönüştürdüğünü görürüz; çünkü hayli yüksek düzeye çıkarılmış bireyselleşme, ben'in karşısında yer alır, onu yeniden yok etmeye yönelir.
- Ne var ki, ötekilere, burjuvazinin çokluk el üstünde tuttuğu bağımlı kişilere gelince, bunları üçüncü bir dünyanın kapısı açık bekler, hayali ama bağımsız bir dünyadır bu, mizah dünyasıdır. Bir atılımda bulunarak yıldızların mekanına ayak atma gücünden yoksun, tedirgin bozkurtları, usları çilelerde güçlenip esneklik kazanır kazanmaz uzlaşmacı bir çıkış yolu olarak mizahı bulurlar karşılarında.
- Bir tek mizah, alabildiğine yüce yaşam misyonlarını gerçekleştirmeleri engellenmiş kişilerin, neredeyse trajik, son derece yetenekli bu bahtsızların şahane icadı ( belki de insanın alabildiğine kendine özgü dahiyane buluşu) sayılacak mizah, bir tek odur ki olanaksızın üstesinden gelir, yaşamın tüm alanlarının üzerini prizmalarının ışınlarıyla örter, birleştirir onları. Sanki yaşanılan yer dünya değilmiş gibi dünyada yaşamak, yasalara saygı beslemek, ama yinede onların üzerinde bulunmak "sanki sahip olunmuyormuş gibi" bir şeye sahip olmak, sanki yapılan şey bir vazgeçiş değilmiş gibi bir şeyden vazgeçmek -yüce bir yaşam bilgeliğinin bütün bu el üstünde tutulup sık sık dile getirilen isteklerini yerine getirecek bir şey varsa, o da mizah.
- İnsan nihayet süreklilik taşıyan, yerinden oynatılamaz bir yapı değildir ( böyle bir şey, bilge kişilerinin aykırı yöndeki sezinlemelerine karşın, Antik dünyanın idealiydi), daha çok deneme bir geçittir, doğayla us arasındaki tehlikeli köprüdür sadece. Ruhunun derinliklerinde yatan misyon usa, Tanrı'ya doğru iter, ruhunun derinliklerindeki özlem ise onu geriye doğru çeker, doğadan, ana'dan yana yöneltir; böylece insanın yaşamı her iki güç arasında salınıp durur.
- Hiç bir duyguyu küçümseme , değersiz bulma. İyidir, çok iyidir hepsi de, nefret de, haset de,kıskançlık da, zalimlik de. Zavallı, güzel, muhteşem duygularımızdan başka bir şeyden beslenmeğiz, haksızlık yaptığımız her duygu sondürdüğümüz bir yıldızdır. Hermann Hesse - Klingsor`un son yazı
- ... Bu berbat dünyada duygularımız paylarını alamıyorlar, ve bu yüzden hepimiz, herkes kendi usulünce, bu kötü dünyadan öcümüzü alıyoruz. Düşlerin şarabının ne kadar kırmızı, ne kadar tatlı olduğunu bildiğimiz için karşımızdakinin düşlerine dokunmayız. Hermann Hesse - Klingsor`un son yazı
- Arzu duyabilirim, kendimi başka insanlarda arayabilirim, yankı varmı diye kulak verebilirim, bir ayna isteyebilirim, şehvet arayabilirim ve bütün bunlar sevgiye benzeyebilirler. Hermann Hesse - Klingsor`un son yazı
- Duyguları, hareketleri nin nerelere ulaşacağı ve sonuçları konusunda tereddüdü olmayanlar yalnızca, hayata inanan, yarın ya da obür gün de hesabını vermeyecekleri tek bir adım bile atmayan iyi, sağlam insanlardır. Hermann Hesse - Klingsor`un son yazı
- Şimdi insan, serseri ve melun bir adammıydı, dünyanın çamurunda yıkanmış, bir rezil ve haytamı, yoksa küçük budala bir çocuk mu? Hermann Hesse - Klingsor`un son yazı
- İnsanın resmini çizemeyeceği bir tek şey bile yoktu yerüzünde! Sevemeyeceği bir tek kadın! Zaman diye bir şey neden vardı? Neden her şey böyle budalaca peş peşe geliyordu da coşup taşarak, doyurarak aynı anda olmuyordu? Neden şimdi yine yalnız yatıyordu yatakta, dul bir erkek gibi, bir ihtiyar gibi? İnsan, kısacık hayatı boyunca zevk alabilirdi, ama şarkıları hep birer birer söylerdi, senfoninin tamamı hiçbir zaman yüzlerce sesiyle ve çalgısıyla aynı anda çalmazdı. Hermann Hesse - Klingsor`un son yazı