- Bu kitapta, çocukluktan beri içimde taşıdığım Almanya'yı ve Almanlık ruhunu bir kez olsun dile getirmek ve onlara duyduğum sevgiyi itiraf etmek istedim - bugün, 'Alman' olan her şeyden nefret ediyorum çünkü.
- "Uçmak korkutur insanı. Bu yüzden insanların çoğunluğu uçmaktan seve seve el çeker, yasal düzenlemelerin yol göstericiliğinde kaldırımlarda yürümeyi yeğ tutarlar."
- Okuyorum:" İnsanların büyük çoğunluğu yüzmeyi öğrenmeden yüzmek istemez." Ne anlamlı bir söz, değil mi? Yüzmek istememeleri doğal, çünkü karada yaşamak için yaratılmışlar, suda değil. Ve düşünmek istememeleri de doğal, çünkü yaşamak için yaratılmışlar, düşünmek için değil ! Evet, kim düşünürse, kim düşünmeyi kendisi için temel uğraş yaparsa, bunda ileri bir noktaya ulaşabilir; ne var ki, karayla suyu değiş tokuş etmiştir böyle biri ve bir gün gelir suda boğulur.
- "Ama zevk alacağın bir şeyi yapmak için önce başkalarının iznini gereksiniyorsan,gerçekten aptalın birisin derim."
- "Hediyeyi senden bir başka sefer alacağım." "Sahi mi?" dedi Siddhartha şakayla. "Elbette. Bunu da ırmak öğretti bana; her şey dönüp gelir!
- Siddhartha, "Dün sana düşünmesini, beklemesini ve oruç tutmasrnı bildiğimi söylemiştim, ama sen bunların bir işe yapamayacağını ileri sürmüştün," dedi. "Oysa çok işe yarayacaklar, Kamala, göreceksin. Göreceksin ki ormanda yaşayan Samanalar pek çok güzel şey öğrenir, sizin elinizden gelmeyen pek çok şey ellerinden gelir onların. Önceki gün saçı sakalı birbirine karışmış bir dilenciydim, bir gün geçti aradan, Kamala'yı öptüm ve çok sürmeyecek bir tüccar olup para kazanacağım, senin değer verdiğin şeylerin tümüne sahip olacağım."
- 'Bilinmesi gereken şeyleri insanın kendisinin tatması iyidir', diye geçirdi içinden. 'Dünya zevklerinin ve dünya malının insana hayır getirmeyeceğini daha çocukken öğrendim. Hanidir biliyordum bunu ama ancak şimdi yaşadım. Ve şimdi biliyorum, belleğimle değil, gözlerimle, yüreğimle, midemle biliyordum böyle olduğunu. Ne mutlu bana ki biliyorum artık'
- Ama Siddhartha farkında değildi bunun. Fark ettiği tek şey vardı, eskiden içinde uyanıp kendisine en güzel günlerinde izleyeceği yolu gösteren aydınlık ve güvenilir sesin susmuş olmasıydı.
- "Bir kimse arıyorsa, gözü aradığı şeyden başkasını görmez çokluk, bir türlü bulmasını beceremez, dışarıdan hiçbir şeyi alıp kendi içine aktaramaz, çünkü aklı fikri aradığı şeydedir hep, çünkü bir amacı vardır, çünkü bu amacın büyüsüne kapılmıştır. Aramak, bir amacı olmak demektir. Bulmaksa özgür olmak, dışa açık bulunmak, hiçbir amacı olmamak. Sen, ey saygıdeğer kişi, belki gerçekten arayan birisin, çünkü amacının peşinde koştuğundan hemen gözünün önündeki bazı şeyleri görmüyorsun."
- Çünkü yüreğinde Samanalığa son verdiğinden beri para ve değerli eşya karşılığı oynadığı oyuna, daha önce çocuk insanların bir alışkanlığı diye bakıp gülümsediği, umursamadığı kumara giderek artan bir hırs ve tutkuyla sarılmıştır. Yaman bir oyuncuydu, onunla oynamaya cesaret eden pek az kişi vardır, öyle ufak şeylere oynamıyordu çünkü. Gönlündeki bir gereksinimden oynuyordu kumarı, rezil parayı kaybedip çarçur etmek, onu öfkeyle karışık bir sevince boğuyordu; zenginliğe, ticaretle uğraşanların taptığı bu puta karşı küçümsemesini başka hiçbir yoldan daha belirgin ve daha alaylı gösteremezdi.