- Biz bir insandan nefret ettiğimizde, kendi içimizde yuvalanıp bu insanın görüntüsüyle karşımıza çıkan birinden nefret ederiz. Bizim kendi içimizde olmayan şey, bizi kızdırmaz.
- Yolunu şaşırıp bizim aramıza düşmüş, kentlerde ve sürü yaşamında soluğu almış bir bozkırkurdu ? başka hiçbir benzeti bundan daha çarpıcı niteleyemezdi onu, onun yalnızlığını, vahşiliğini, tedirginliğini, ondaki yurtsama duygusunu ve onun yurtsuzluğunu.
- Odamda, kitap yığınları arasında puro kalıntıları ve şarap şişeleri görülen, her şeyin dağınık, yuva sıcaklığından yoksun ve bakımsız, sağa sola saçılmış durduğu; her şeyin ? kitapların, manüskrilerin, düşüncelerin ? yalnızlığın sıkıntısının, insan olma sorunsallığının, anlamını yitirmiş yaşamı yeni bir anlama kavuşturma özleminin damgasını taşıdığı, bunlarla doymuş durumdaki odamda her şey sona eriyor.
- Gülümseyerek yürüyüp gittim, başımı sallayarak dostça selamladım duvarı. "İyi uykular duvar, seni uyandırmıyorum. Bir gün gelecek, seni yıkacaklar ya da açgözlü firma tabelaları iliştirecekler üzerine. Ama şimdilik varsın henüz, şimdilik güzel ve sessiz oracıkta duruyorsun, benim sevdiğim bir duvarsın."
- Yaşam ne kadar yalın, ne kadar parlaktı! O zamanlar kendini harcamış, yaşam denilen şeye tümüyle gözlerini kapamıştı. Yaşam da buna uymuş, kendisine hiçbir istek yöneltmemişti. Bunun sonucu olarak toplumdan soyutlanmış, işi haylazlığa vurmuş, yaşamın dışında sadece bir seyirci konumunda bulunmuştu; gençlik döneminde sevilip aranmış, ama hastalık ve yaşlılık yıllarında tek başına kalmıştı.
- Bilmiyor musun ki, ermişlik mertebesine götüren en kestirme yollardan biri de günahkârlıktır?
- Her şey nasıl da böyle göz açıp kapamadan gerçekleşiyordu. Mutluluk denen şey nasıl da hemen bir yol kenarında karşısına çıkıveriyordu insanın. Ne kadar güzel ve hoş, ne kadar da geçiciydi!
- Zaten herkesi ve her şeyi bekleyen sondu bu, bir anda yeşerip çiçeklenme, ardından çarçabuk sararıp solma, derken üzerlerine yağan karın altında gömülüp gitme.
- Şu içinde yaşadığımız dünya nasıl şey böyle! Bir cehennem, insanı çileden çıkaran iğrenç bir dünya değil mi?
- Derin derin nefes aldı, sanki yitip gitmiş o güzel günlerin acısını kat kat fazlasıyla çıkarmak, bir kez daha küçük bir çocuk olup hiçbir şeyi umursamaksızın tasa ve kaygıdan uzak yaşamak istiyordu.