- Gene de, içtiğim çaylara şeker diye kimi zaman balon attığım oluyor.
- Uçuşan buharlar ellerini silmiş zamanın gözlerinden.
- Şimdi sen bu satırların sonuna geldiğinde, hiç kuşkusuz beni tanımak için ne kahkahalardan yola çıkacaksın, ne de hıçkırıklardan. Yalnızlığıma damlayan şarap lekesi yetecek sana.
- Birdenbire durdu otomobilimiz. Gene de biz, hala gidiyor olmanın havasından hemen kurtulamadık, bir süre kayıtsızca bekledik. Düşümüzde yol aldık yani...
- Bir kent terk edilirken sigara içilir sayın yolcular.
- Evet, sessizce; çünkü sessizliğin sesten daha güçlü ve daha acımasız olduğunu biliyor bu kahrolası eşyalar!
- Hatırlamak bile istemiyorum geçmişimi, diyorum kimi zaman, sanki hatırlamak fiilinin ipleri parmak uçlarıma bağlıymış gibi. Dünü yok edemeyiz. Çiçeklerin yaprağındaki, tenimizdeki, sesimizdeki, ağzımızın alıştığı tatlardaki, nasıldı'lardaki, kimdi'lerdeki, öyle miydi'lerdeki dünü...
- Anlaşılan, insanoğlunun, kendi yarattığı şeyi bile elinde tutamayacak kadar zayıf ve çaresiz bir yaratık olduğunu bilmiyormuşum daha. Hatta ben, kendi dışımda kalan birçok şeyi bilmediğim gibi, ne yazık ki insanın aradığını hiçbir zaman, hiçbir yerde bulamayacağını da bilmiyormuşum. Bulamazmış oysa... Ona benzer birtakım şeylerle karşılaşabilirmiş belki, çoğu kez bunlardan bazılarını aradığı şeyin ta kendisi sanabilir, hatta onlara bir an için sımsıkı, hiç kopmamacasına sarılabilir ve işte böylece, insanın algılama zayıflığından doğan tatlı bir yalanın içinde bir süre de olsa oyuncağına kavuşmuş bir çocuk gibi avunabilmiş ama, nedense aranan asıl şey hep insanın içinde kalırmış...
#binhüzünlühaz - "bütün bunların hiçbiri olmaz da, siz neden anlatıldığını bile unutup belki yalnızca hikayeyi izler ve kendinizi tıpkı benim gibi, onsuz süren onun akışına bırakırsınız."
- "Adamakıllı kirlenip de kim olduğunu anlamak, dünyada insanoğlunun işleyebileceği ne kadar suç varsa hepsini kocaman bir mıknatıs gibi varlığında toplamak"...