- Olasılıklar dünya kadardı .Ama dünya en iyi olasılıktı. Milyarlarca olasılığın en iyisi . Oluşum zamanıyla , üzerindeki gazların birbiriyle etkileşim biçimi ve süresiyle , en iyi olasılık .
- Evrenin şimdiki halı , geçmişinin sonucu ve geleceginin nedenidir. Herhangi bir zamanda , doğayı oluşturan bütün güçleri ve hareketlerini bilip , inceleyebilecek kadar geniş olan bir zihin ortaya çıkarsa , evrenin en hacimli nesnelerinden , atomlara kadar , her seyin hareketini açıklayan bir denklem kurulabilir. Bunun sonucunda soz konusu zihin icin , hiçbir şey gizli kalmayacak ve gecmis de gelecek de , şimdiki zaman kadar gözlerinizin önünde belirlenecektir .
- Halk dediğin olabilecekken, özgür olmak istemeyen, çektiği aptal acılara aptal zevkler sayesinde katlanan ve bütün sosyal anlaşmalara uyan bir mahlukattır. Koyunlar ve çobanlar sürüsüdür. Onun ötesindeyse bireyler vardır. Bireyin halka duyduğu nefret daim olmalıdır.
- Bizler kavgaya giderken kahveden toplanmış adamlardık. Ve hiçbir kavga kahveden toplanan adamlarla kazanılmazdı. Ziyan /H. Günday sayfa ,22
- Sadece bir saniye için hayatın da mesaisi olması gerektiğini düşündü Zargana. Yani yaşanacak zamanın tercih edilmesi gerektiğini. Gece ya da gündüz. İkisini birlikte yaşadığı için mutsuzdu insan. Kaldıramıyordu aynı hayatın içinde hem geceyi hem gündüzü. Onun için uyku vardı belki de. Ve onun için bu kadar mutsuzdu belki de uyuyamayan insanlar.
- Bir insan ya gitmek ister ya da kalmak.. Gidenler üzüntüyü çarşaf yapıp üzerine yatar ve o çarşafın üzerinde bin bir zevk içinde hayatla sevişir.. Kalanlarsa vasat hayatlarını, bir ürünün taban ve tavan fiyatlarına benzeyen taban ve tavan duygular içinde yaşayarak yerleşik düzenin sokak lambaları haline gelir..
- Matematiği kuvvetli değildi ama çıkarlarını hesaplamasını iyi bilirdi .
- "Seni anlıyorum demek büyük bir yalandır. Kocaman bir yalan. Kimse kimseyi anlayamaz ve tanıyamaz dünyada."
- ?Lideri seçimle belirlemek. Demokrasi! En mantıklısı buydu. Sonuçta, toplumla lider ilişkisi, aynı kafeste kapalı kalmış bir insanla bir hayvanın durumundan pek farklı değildi. Diktatörlükte kafesin kapısı birden açılır ve içeri aç bir aslan atılırdı. Ama demokrasi, insanın ne tür bir hayvanla kafese kapatılacağını seçme özgürlüğüydü. Etobur mu? Otobur mu? Omnivor mu? Tek mi gezer? Sürü halinde mi avlanır? Nesli tükenmekte olan bir tür müdür? Evcilleşebilir mi? Ve buna benzer soruların yanıtları göz önünde bulundurularak seçim yapılabiliyordu. Tabii yine de ortada bir kafes, bir hayvan ve kilitli bir kapı vardı ama yapacak bir şey yoktu. Dünyanın gerçekleri şimdilik bu düzeydeydi! Ayrıca, diktatörlükte hayvan ölene kadar kafeste kalırken, demokraside ancak bir sonraki seçime kadar hüküm sürebiliyordu. İnsan da, bedenindeki diş izlerini sayıp kaç kilo etinin ya da parmağının eksildiğini ölçebiliyor, buna göre de kafes hayatını aynı hayvanla sürdürüp sürdürmeyeceğine karar verebiliyordu...?
- Asil kurtuluşa inanmıyordu. Hiçbir şey geçmeyecek baba. Kimse kurtulmayacak. Çünkü Tanrı'nın Tanrısı yok. Biz ona inanıyoruz, ama o hiçbir şeye inanmıyor. Belki de tek gerçek tanrısız, Tanrı'nın kendisi. Tanrısızlık Tanrı'ya mahsus! Bu yüzden, kurallarda asalet ve adalet arama! Çünkü Tanrı, ne asil ne de adil olmak zorunda! Benim gibi!