- "Âşık olunacak insanla tanışma ihtimalini, sonsuz mutluluk ihtimalini içinde barındıran o sihirli sözcük: yarın."
Hakan Günday, Kinyas ve Kayra - "İçinde mermi adına taşıdığı düşünceler herhangi bir silahın şarjörüne sığmayacak kadar kalabalıktı.."
- "İçinde mermi adına taşıdığı düşünceler herhangi bir silahın şarjörüne sığmayacak kadar kalabalıktı.."
- Yani insan, öldürme isteğini yerine getirebilmek için intihar edecektir.
- "Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omuzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. Ve sırtımı kaplayan, Tanrı'nın yüzü. Bilmiyorum... Hızlı yaşadım. Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! Ama hayattayım.Kayra, bir gün bana 'Mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun' demişti."(Arka Kapak)
- Ailemin beni istedikleri yerde görme arzularını küçümsemiş, onların gerçekte neler hayal ettiklerini önemsememiştim.Tek bir çabam olmamıştı, beynimdeki sesleri susturmaya yönelikTek bir çabam yoktu, normal bir insan olmak uğruna harcadığım.Bütün idealleri aşağılamam, bütün başarıları utanç verici rekabetlerin sonucu olarak görmem sadece ve sadece sonsuz tembelliğim ve bencilliğimden kaynaklanıyordu. ( sayfa : 400 )
- Aslında çoğalma hikâyeleri biraz düşünüldüğünde hayli ilginç noktalara varabiliyor. Din kitapları temel alındığında ve bu kitaplara inananların sayısının dünya nüfusunun yarısından fazlasının oluşturduğu göz önüne alındığında bazı mantıklar yürütülebilir. Din kitapları ilk insandan söz eder. Âdem'den. Bunu kabul edebilirim. Ve kaburgasından türemiş Havva'yı anlatırlar. Bunu da kabul edebilirim. Mucizeler dinlerin ana motorlarıdır ne de olsa. Ancak üreyerek çocuk yapmalarını ve o çocuklarında kendi aralarında üreyerek çoğalmalarını kabul edemem. Bir an için bütün bunların doğru olduğunu düşünsek bile ortaya şöyle bir tablo çıkar. İlk insan Âdem ve Havva ve onların çocukları normal insanlardı. Ancak torunları pek öyle olmazdı. Akraba evliliğinin ürünü olan torunlar normallikten anormalliğe geçmeye başlamışlardı. Ve kuşaklar boyunca sürerek bugüne kadar geldi söz konusu çoğalma. Anormallik katılaştı ve normal olarak algılanmaya başlandı. Kardeşler arası ilişkilerden meydana gelen çocukların yarattıkları kuşak sakat olarak dünyada yaşamaya başladı. Ve bugün düşündüğümüzde, ilk insan belki de altı parmakla, dört kollu, üç bacaklı olduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan emin olmasak dahi, bizden kesin farklı olduklarını söyleyebiliriz. Gerçek şu ki dünyada binlerce yıldır hâkim olan insanlık, din kitapları esas alındığında, sakat bir ırktır. Hastalıklıdır. Kardeşlerin birbiriyle üremesinden ortaya çıkmıştır. Ve diğer bir gerçekse dünyaya gelen, bilimin hasta olarak nitelendirdiği çocukların, otistiklerin, spastiklerin ve sakat olarak tanımlanabilecek insanların aslında Âdem ve Havva gibi görünebilme, gerçek atalarımız olma ve insanin ilk yaratıldığı bicimde olma ihtimalidir.
- ...Gece mesaisi yerini gündüze bırakmıştı. Sadece bir saniye için hayatin da mesaisi olması gerektiğini düşündü Zargana. Yani yaşanacak zamanın tercih edilmesi gerektiğini. Gece ya da gündüz. İkisini birlikte yaşadığı için mutsuzdu insan. Kaldıramıyordu aynı hayatin içinde hem geceyi hem gündüzü. Onun için uyku vardı belki de. Ve onun için bu kadar mutsuzdu belki de uyuyamayan insanlar.
- Şu an yağıyorum, görüyor musun? Boşalırken çıkardığım sesi soruyordun. Göğün gürlemesini bekle, duyarsın.
- "Aptallar sevdikleriyle düşer, kötüler sevdiklerini aşağı çeker."