- Uzaklaşmak doğaldır. Bunun için üzülme. İlişkilerin zaman içinde sıcaklığını yitirmesi dogaldir. Geçmişe özlem duymak, sadece zaman kaybıdır..
- Yaşayarak intihar etmeyi seçenlere yardım edilemez..
- Hayat, magmanın tabanları yakmaya başlayacağı güne kadar var. Daha sonrası yok. Küllerin aşkları, dostları olmaz. El ele bile tutuşamazlar. Rüzgar izin vermez. Savrulurlar. İnsanlar gibi. Bronzlaşmış tatilcilerin tanımadıkları denizlerin akıntılarına kapılmaları gibi.. Yanık kokan bir dünya. Tüten insanlar. Dumanlı bir hayat. Cehennemden biraz daha serin bir dünya...
- "Beni terk edenlerin hepsi kapı oldu. Çünkü sırtlarını bile görmeye vaktim olmadı. Kapıyı çekip çıktılar ve ben daha ne olduğunu anlayamadan kapıya dönüştüler."
- Okşayan elleri ısıranlar, tekmeleyen ayakları öperler."
- Yetişkin uysallığın temeli, toplumun varlığının sürdürülmesi için toplumdaki her bireyin bir boka yaraması gerektiği inancında yatar.
- Çünkü eğer bu dünyada bir yerlerde, insanlar çocukları bombalıyorsa, bunu bilmeye gerek yoktu. O dünya zaten yanmış çocuk eti kokardı. Eğer bir yerlerde başka çocuklar açlıktan geberip gidiyorsa, bunu da bilmeye gerek yoktu. O dünyanın zaten açlıktan nefesi kokardı. Ve çocukların burunları bu kokuları alır, ergen öfkesi olarak geri verirlerdi. Ta ki burunları yetişkin uysallığıyla tıkanana kadar.
- Işığın bile olmadığı bir derinlikten gelen endişeyle, eğer iyi hissettiğini belli ederse terk edilmekle cezalandırılacağını düşünüyordu.
- -Ya hayatlarının anlamını bulamayanlar? Onlar ne olacak? -Onlar da göğüslerinde bir et parçasıyla canlı canlı çürüyecekler. Ve buna da yaşamak demeye devam edecekler.
- İnsanların içlerine yüz hatlarına göre karakterler yerleştiriyordu düşünmeye başladığından beri. Hollywood yönetmenleri gibi ruhların yüzlere yansıdığını düşünüyordu. Onun için, yüzüne asla belirleyici bir ifade takmamak için çabalıyor, ruhunun okunmasından, aklından geçenlerin anlaşılmasından korkuyordu. Eğer zihnindekiler bilinirse geriye ne kalırdı? Bu nedenle ağlamamaya, kızarmamaya, dişlerini sıkmamaya, gülmemeye, kaşlarını kaldırmamaya, ellerini fazla hareket ettirmemeye, hatta terlemesini bile kontrol etmeye alıştırmıştı kendini.