- Ve zamanla en büyük korkum belli bir gruba dahil hale gelmek oldu.Benim birkaç müzik grubum vardı.Ben onlara dahildim.Gitar çalıp şarkı söylerdim.Ancak sayıca kalabalık bir teşkilatın üyesi olmak utanç verici geliyordu bana.
- Belki de tek sorun şuydu: biz ne istediğimizi bilememiştik hiçbir zaman.Ve dolayısıyla her şeyi deniyorduk.Belki görünce istediğimiz, uğruna yaşadığımız şeyi hatırlarız diye.
- Kinyas gider. Kayra kalır. Bu kadar basit olduğu için hiç sevemedim dostlukları, aşkları. Romeo ve Juliet'in yaptıkları gibi beraber ölmeyi tercih edenlerin sayısı çağımızdaki kadar az olmasaydı, belki inanırdım ben de sadakate. Ama bir insanı gömmek dostluğunu, aşkını da gömmek olduğundan ve aynı insanın içini doldurup bir heykel gibi evin en güzel yerine koymak da pek kullanışlı olmadığından yapacak bir şey yok.
- ".. Yani hiçbir sayı tam değildir. Hepsi tama yaklaşır. Ama varamaz. Demektir ki, 1,999..9'u bize 2 diye yutturmaya çalışan bir dünyanın çocuklarıyız. Ve dünyada aslında tam gibi görünürken, aslında bir irrasyonellik harikası.. İşte bunun için hayat yoktur. Olsa dahi o da irrasyoneldir!
- "Seni az seviyorum" dedi Derdâ.
"Ben daha az" dedi Derda.
Bir daha da konuşmadılar... - Üçüncü dünya ülkelerinde insanlar arabalarını, kamyonlarını boyarlar; üzerine resim çizip, yazılar yazarlar. Çünkü üçüncü dünya ülkesi insanı bindiği makineyi icat etmemiştir. İcat etmediği için de yakın hissetmez kendini. Sahibi gibi görünmesi, karakter kazanıp kişileştirilmesi gerekir arabanın. Kullandığı her ithal makineye isim takıp, sadece kendine has şekil ve yazılarla damgalanması, üçüncü dünyanın asla yok olmayacağını gösterir. Birileri, sahip olduğu aleti boyamaktan vazgeçene kadar yok olmaz! Kadın suratını boyar. Çünkü suratı kendisine değil, güzelliğini takdir edecek olan erkeğe aittir. Kimse kendi yarattığı boku boyamaz!
- Ne ölüm, ne de hayat! Hiç biri kovalamıyor beni rüyalarımda. Hiçbirinin eli bana değmiyor. Çünkü ellerim ceplerimde, hiç olmadıkları kadar! Varlığıma nedensizlikten delirdim ben. Hiçbir nedeni kendime yakıştıramadığımdan. Hepsini giydim. Hiçbiri olmadı. Hepsi dar geldi. İnansaydım herhangi birine, uğruna gerekirse dünyayı kan gölüne çevirirdim. Okyanuslar kırmızı olurdu. Pıhtılaşmış kanlardan siyah dağlar yükselirdi. Ama inanamadım. Bir türlü inanamadım. Bütün hayat bir ilüzyon. Benim gibi. Kayra gibi..
- "Üçüncü dünya ülkelerinde insanlar arabalarını, kamyonlarını boyarlar; üzerine resim çizip, yazılar yazarlar. Çünkü üçüncü dünya ülkesi insanı bindiği makineyi icat etmemiştir. İcat etmediği için de yakın hissetmez kendini. Sahibi gibi görünmesi, karakter kazanıp kişileştirilmesi gerekir arabanın. Kullandığı her ithal makineye isim takıp, sadece kendine has şekil ve yazılarla damgalanması, üçüncü dünyanın asla yok olmayacağını gösterir. Birileri, sahip olduğu aleti boyamaktan vazgeçene kadar yok olmaz! Kadın suratını boyar. Çünkü suratı kendisine değil, güzelliğini takdir edecek olan erkeğe aittir. Kimse kendi yarattığı boku boyamaz!"
- Hayat, ölene kadar hissedilen zevklerden çekilen acılar çıkarıldığı zaman geriye kalandır. Hayat= zevk-acı. Sonuç pozitifse, yaşamışsındır hayatı. Negatifse, ölmüşsündür doğduğun gün. Tabii bir de, sıfır ihtimali var. Bu durumda ise, zamanın yetmemiştir hayatı anlamaya. Erken ayrılmışsındır partiden, göremeden sonunu..
- Neden çalışıyorum? Rahat bir hayat için! Peki o rahat hayatı yaşayacak olan kişi, yani kendim için ne yapıyorum?
"Hiç bir şey!"