- Mesai saatleri içinde eğlenmeye tölerans payı bırakabilirler, yas tutmaya değil. Ölüm izni bu yüzden var. Yakını ölmüş kişi, acısını unutana kadar hizmet dışıdır. Ayakaltında dolaşmasıda istenmez. Acısını unutmak için kendini işine adamış insan tipi de bu yüzden çok sevilir. Çünkü hepimiz, acısını unutmak için yada unuttuğu için, kendimizi bir şeylere adamışız.
- Kıyametin tek adaleti, herkes için kopması.
- Kendinden bıkmaya başlamak, kişilik sahibi olmaya başlamanın da bir göstergesidir.
- Sonuçta bir gün; o kahveyi barış içinde içeceğiz, havadan sudan konuşacağız, herkesin herkessiz yapabileceğini bildiğimizden (Tezer Özlü ne güzel kadın); kendimizle, o ana kadarki bütün aptallıklarımızla dalga geçebileceğiz ve en sonunda, "Ne güzel böyle, bunu her zaman yapalım" diyeceğiz.
- İnsan düşünenden ziyade isteyen bir varlıktır ve isteklerinin sonu asla gelmez. Aklıyla bir dünya kurmuştur, ama onu yöneten bedenidir. Kant'ın dediği gibi aklı değil. Beden de kör bir iradeye tabidir. Bu iradenin de nereden gelip nereye gittiğini asla bilemezsin.
- Mutluluk bir vazgeçiştir ve çok ender rastlanan bir ruh dinginliğidir.
- Bu gezegende, iki insanın birbirlerine duydukları sevgi, bir terazide dengelenmiş midir hiç? Eşitlik fikrine en çok aşıkken inanırız. Çünkü en çok o zaman ihtiyaç duyarız.
- Herkesin bildiği şeyleri çocuklardan saklamayın. Çünkü o zaman kendilerini dünyanın dışına itilmiş hissederler. O ruh hali de, öğrenmelerini istemediğiniz şeylerden daha çok zarar verir onlara. Bir çocuğun, kuş olduğunu düşünmeye hakkı vardır. Tabii bu biraz tehlikelidir. Özellikle arka balkonlarda manasızca oturmayı seviyorsa.
- Gözlerini saate diktiğinde, saniye çubuğunu değil de akreple yelkovanın ilerleşeyişini izliyorsan hayallerin boka batmış demektir. Bu da aslında gönrüğü kadar kötü bir şey değildir. Saate manasızca bakan birinin göründüğü kadar salak biri olamayacağı gibi. Bu dünyadan değilsin. Bu dünyadan olmak için salak gibi görünmeyi bırakıp oyalanacak birşey aramalıydın. Oyala beni dünya demeliydin. Televizyonla oyala, internetle oyala, esrarla oyala, edebiyatla oyala. Alkolle, pornoyla ve nescafeyle oyala. Oyalarken bana dokunduğunu hissedeyim; sırtımı sıvazla, saçlarımı okşa. Oyala bizi dünya, hüzünümüzü ve sefilliğimizi unuttur.
- İnsan kendi felaketini seçemez. Kendi felaketine aktif katılım içinde olabilir ama yine de onu seçemez. Yıkılmak için dizilen domino taşları gibiyiz. Biri gelir sana çarpar, seni yıkar ama onu da başka biri yıkmıştır. Biraz tepeden, soğukkanlı bir zaviyeden bakınca göze hoş gelen bir gönrüntü aslında. Kendi felaketinden bile zevk alabilirsin böylece. O felakette seni diğer insanlara bağlayan şeyi görürsün çünkü. Bu durumda herkes suçlu olduğuna göre hiç kimsenin suçlu olamayacağını anlarsın. Herkes birbirini yıkar. İnsana kim vurduya gitmek yakışır.