- Herkesin kalbinin çizildiği bir yer var. Orada görünmez bir duvara çarpıyorsun. Daha öteye gidemiyorsun. Bütün dünyan o çakıldığın yerden uzanabildiğin yere kadar oluyor artık.
- Düşleri gerçek sanmaya başlarsan onlarda kusur da bulmaya başlarsın.
- Matkapla göğsünün ortasına açılmış bir pencere düşün. Perdeyi aralayıp kendi yarandan bakıyorsun dünyaya. Eskisi gibi acımıyor ve de asıl bu acıtıyor.
- Şunu çok sık duydum. "Falanca yazarı çok seviyordum, ama son yaptıklarından sonra onu bir daha okumayı düşünmüyorum." Demek ki Dostoyevski'nin zamanında yaşasaydın, kumarbaz diye onu da okumayacaktın. Yazarların söylediklerini fazla ciddiye almamak lazım. Edebiyat tarihi şahane şeyler yazmış berbat adamlarla dolu.
- Yalan mı söylüyorum yine, olsun. Sen biliyorsun nasılsa. Bir sürü doğru söyledik ama hiç burnumuz kısalmadı.
- Bize bir şey öğretebilecek tek hoca var, utanç. Yirmi küsur yıl okuduk, yüzlerce hoca gördük. Hangileri aklımızda kaldı? Bizi en çok utandıranlar... Bütün sınıfın önünde yüzün kızardığında aldığın dersi en süper okulları bitirdiğinde alamazsın.
- İçinde bencillik olmayan hiçbir mutluluk da yoktur. Kimse kimseyi mutlu edemez. Mutluluk sadece gasp edilebilir bir şey. Hayatın boyunca mutlu olduğun anları toplasan, on beş yirmi dakikadan sonrası haksız kazanç gibi gelir.
- Yaşadıklarım, duygularımın çeşitlenmesinden başka bir işe yaramadı. Duygularım da çeşitlenerek yok oldular. Çoğaldıkça etkileri azaldı, azalmayanlar dönüştü. Eskiden beni duygulandıran şeyler şimdi sinirlendiriyor.
- Kendimizi özgür zannediyoruz oysaki sadece ipimizi biraz uzun bırakmışlar. Sınırlara gelince fark ediliyor bu. Dışarı çıkmak isterken kendini cama vurup duran yarı delirmiş karasinekler gibiyken. Sadece geceleri, yapayalnız ve yalınayakken anlaşılabilecek şeyler var.
- Şimdiki aklım olsa öyle yapmazdım. Ama öyle yapmasaydım da şimdiki aklım olmazdı.