- Oyala beni dünya demeliydim. Televizyonla oyala, internetle oyala, esrarla oyala, edebiyatla oyala, alkolle, pornoyla ve nescafeyle oyala. Oyalarken bana dokunduğunu hissedeyim; sırtımı sıvazla, saçlarımı okşa. Oyala bizi dünya, hüznümüzü ve sefilliğimizi unuttur...
- Babama kızdığı anlarda bir küfür yetmez, illa ki yanına alakalı alakasız çeşit yapacak, kuruyemişçi ya, karışık vereyim tutkusu.
Annem araya girdi yine, "Belki doğru öğretememiştir," diyerek Gizem'e dair şüphelerini dile getirdi. Annelik içgüdüsü işte, başarısızlık nedenlerini öncelikle dış mihraklarda arar. Gizem'e hafif sitem de içeren bir telefon açtı. Gizem, "Paranızı iade edeyim o zaman," demiş. Suçu üstlenmiş. Bu da başka türlü bir bencillik belirtisi. Masumken bile suçu kendi üzerine almak. Bu tipleri iyi bilirim, Hiroşima'ya bomba atıldığında bile en çok vicdan azabını bunlar çekmiştir. - İnsan kendi felaketini seçemez. Kendi felaketine aktif katılım içinde olabilir ama yine de onu seçemez. Yıkılmak için dizilen domino taşları gibiyiz. Biri gelir sana çarpar, seni yıkar ama onu da başka biri yıkmıştır. Biraz tepeden, soğukkanlı bir zaviyeden bakınca göze hoş gelen bir görüntü aslında. Kendi felaketinden bile zevk alabilirsin böylece. O felakette seni diğer insanlara bağlayan şeyi görürsün çünkü.
Bu durumda herkes suçlu olduğuna göre hiç kimsenin suçlu olamayacağını anlarsın. Herkes birbirini yıkar. İnsana kim vurduya gitmek yakışır. - Bir derviş ya da manyakoğlumanyağın teki değilseniz olayları küçültmeden ya da büyütmeden, oldukları gibi kabul ederek yaşayamazsınız.
- -Kışın en güzel tarafı ne biliyor musun?
-Mandalina yiyebilmek. - "Her temas iz bırakır nah bırakır!"
- ''Kime oy vereceksin anneanne?'' diye sordum. ''Bilmem kime verelim?'' Düşündüm, sorumluluk altında hissettim kendimi.
''Boş atalım istersen'' dedim. ''Buraya kadar boşuna mı yürüdük?'' Saadet Partisi'yle TKP arasında kararsızlık yaşıyordum. Genellikle muhafazakâr bir insanımdır ama komünizm heyecanı da her zaman yaşamak istemişimdir. ''Anneanne sen solcu musun?'' diye sordum. Sonuçta oy onun, ben sadece yardımcı olmaya çalışıyordum.
''Bir şeyci değilim,'' dedi. ''Her türlü manipülasyona açıksın yani.''
''Evet.''
Ben hiçbir zaman merkezi bir partiye oy vermem, verdirmem, duygusal ve romantik bir insanım, beş yaşından beri şairim ve muhafazakar olduğum kadar da radikalim, her türlü ortamda kişiliğimi belli ederim yani. Beni bir sefer gören adam bir daha unutamaz zaten, hard jöleyle bütün saç tellerimi tek tek dikiyorum havaya çünkü. Ayrıca imkan olsa terör örgütlerine veririm oyumu çünkü bu devletin yıkılmasını istiyorum; çünkü annem babam öldüğü zaman hiçbir şey yapmadı devlet, ayrıca Yasemin düşünmek için süre istediği zaman hiçbir devlet büyüğünün araya girip işleri yoluna koymak için çaba sarf ettiğini de görmedim. Hep boş vaatler; yaralar sarılmadı. - Elinden bir şey gelmemenin acısını iniş takımları olmayan melekler bilir. Bir arabanın farlarına kilitlenip kalmış sincaplar bilir. Suyun dibine ağır ağır çöken taşlar bilir. Matkapla göğsünün ortasına açılmış bir pencere düşün. Perdeyi aralayıp kendi yarandan bakıyorsun dünyaya. Eskisi gibi acımıyor ve de asıl bu acıtıyor.
- ... ama yapamadım. neden? çünkü büyüdükçe arzularım küçüldü, şaşkınlıklarım küçüldü, beklentilerim küçüldü. büyüdükçe öyle küçüldüm ki içimde taşıyacak bir şey kalmadı. büyümenin bir bedeli varsa işte bu, yarım metre uzadım, yirmi kilo aldım ve dünyadan vazgeçtim.
- Alışkanlıklar gündelik yaşamın diktatörleri.