- Oysa aşk, doğum ve ölüm kapısının ortasında yaşayan en hakiki geçittir. Bu geçitten, asla arkaya bakılmaz! Asla, ileriye bakılmaz! bu geçitte bütün zamanların hükmü biter. Aşkın kendi zamanı başlar ve bu zaman ileriye, geleceğe doğru değil, içeriye, derinlere doğru işlemeye başlar.
- Asla çözemediğim kurallarıyla
beni hep dışına sürükleyen hayata
yeniden tutunmaya çalıştığım tek yerin
size duyduğum bu derin aşk olduğunu
bilmediniz hiç. - Yalnızsınız. Bilseniz ne kadar suçluyum bunun için. Ne olur affedin beni: Böyle büyük bir aşkla severek, size en büyük acımasızlığı ben yapıyorum. Affedin beni.
- Oysa seni bir dine bağlanır gibi değil, kendi özgürlüğümü sever gibi seviyorum...
- Biraz Sabahattin Ali'nin, "Kürk Mantolu Madonna"sıydın; biraz Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, "Huzur"da anlattığı Nuran ve en çok da Nilgün Marmara'ydın. Ne yalan söylemeli; yine Tanpınar'ın "Yaz Yağmuru" hikayesindeki o büyülü, o uçarı kadında da senden çok izler vardı. Masum bir sevinç için, ikbal yakan kadınlardandın sen...
Bir cinnetin, bir karabasanın yaşandığı bu hayatta artık yoksun. "İyi ki de yoksun," diyorum; çünkü çok acı çekerdin. Beynindeki esrar da yetmezdi seni avutmaya. Ölümüne kadar sana olan aşkımı bir sır gibi saklayıp bu aşka o derin merhametinle bağlandığın için, sana minnettarım. Sen benim için, kırk yılda bir gibisin; öyle eksik, öyle hazin, öyle paramparça... - "Senin de beni sevmeni elbette çok isterim. Belki de inanmayacaksın ama sevmesen de olur. Çünkü yıllardır, sevgimin öyle çok düşmanı, öyle çok muhafızı vardı ki ben seninle onları aştım; inan, var olman bile yeterli ve seni seviyor olmak bile büyük nimet benim için...
Ve şunu bil ki bu sevgime, asla, birçok kişinin yaptığı gibi yetersizliklerimi, kusurlarımı, yalnızlık korkumu, başarısızlıklarımı yüklemiyorum. Eğer öyle olsaydı, yitirmekten ölesiye korkar, seni kör bir tutkuyla sahiplenirdim.
Oysa seni, bir dine bağlanır gibi değil, kendi özgürlüğümü sever gibi seviyorum..." - Sen sevmek için çıkardın sokağa, ama hayaletlerle dönerdin evine...
Kelimelerin, anlamların hayaletiyle...
Öldüğü halde, bunu kendisinden bile gizleyen dostların hayaletleriyle... - Önce, kimini uzunca, kimini de bir süredir tanıdığı onca insanın arasında sevgilisinden yakınmıştı. Kendisini anlamadığından, bunun için hiç çaba harcamadığından söz etmişti. Bu yaptığı yakınmaktan öte bir şeydi. Gerçekte o sevgilisini yabancı biri gibi anlatmıştı oradakilere.
Sonra, sevgilisiyle birlikte olduğu zaman ona kendisinden yabancı biri gibi bahsettiği insanların arasında derin bir yalnızlık duyduğunu anlatacaktı ve o insanların içtenlikten yoksun olduklarını, gerçek hiçbir şey konuşamadıklarını.
Peki öyleyse onlarla sabahlara kadar konuşuyor ve bundan sanki çok mutluluk duyuyormuş gibi yapıyordu? bu zehirleyici ikiyüzlülüğünü fark ettiğinde dehşete kapılmıştı. "ne yapıyorum ben" dedi. "neden böyleyim dipsiz bir karanlığa, tesellisiz bir kimsesizliğe sürükleniyorum". - bir şizofrendim artık..yalanlar söylüyordum, hem sana hem de ona... kendimi tanıyamaz olmuştum. hangisi bendim? içimdeki, o güzelliğiyle dünyayı elde etmeye kışkırtılmış, karanlık ve ilgi tutsağı kadın mıydım; yoksa uğruna hayatından vazgeçmeye hazır olduğu aşkına mahkum, ezilmiş, kapılarda bırakılmış, verdiği güven ve taşıdığı masumiyetle sana cazip gelmeyen o sevdalı kadın mı? ikisi de olmak istemiyordum. ama ikisinden de vazgeçemiyordum. sanki biri olmazsa diğeri yıkılacak gibiydi. birbirinden nefret eden ve birbirinin varlığına tahammül edemeyen bu iki benlikle yalnız kaldığımda çıldıracak gibi oluyor, ağır ağır ruhumu öldürüyordum.
- "Korkuyu beklemenin telaşı korkunun kendisinden çok daha ürkütücü biliyor musun? İşte bu yüzden sensizliğin karanlık kuyusuna kendi ellerimle bırakıyorum kaderimi. Korkuyu beklemekten vazgeçiyorum, ama asla seni sevmekten değil, sevgili. Sana veda etmeden kayboluşa karışmam da aslında sadece bunun için.Madem varlığım acı vermiyor sana, madem ki ancak yokluğumda hissedebiliyorsun sevgimi , öyleyse yokluğumla kal sevgili.. Madem ki yokluğumla daha mutlusun, o halde yokluk benim bu aşk için büründüğüm son kimlik olsun.
"