- İçini havayla dolduracak, onu ipi kopmuş bir balon gibi yükseltip uçuracak, dünya denen bu amaçsız gezegenin üstünden aşırarak varlığın olmadığı bir boşluğa taşıyıp orda kaybolmasını sağlayacak kadar derin bir soluk almak istiyor.Dünyanın bütün havasını çekmek istiyor.
- "70?li yıllarda çocukluğunu yaşayanlar, büyüklerinden ?Şimdiki çocuklar çok şanslı!? sözünü çok sık duyarak büyüdüler.Odalarımızı aydınlatan elektriğin, haftada en az bir kere ailecek gidilen sinemanın, ekmeğe sürülen vita veya sana yağının, bizleri okullarımıza taşıyan belediye otobüslerinin, asfalt yolların, pilli bebeklerin, aradığımız her şeyi bulabildiğimiz çarşıların, kırkbeşlik plaklarımızı çaldığımız pikapların, kurulunca yürüyen arabaların ve daha buna benzer, bize şimdi çok gülünç ve ilkel gelen,ama o zamanlar hayatımızda ayrıcalıklı bir yer tutan bütün bu ilerlemenin önemini her fırsatta bize hatırlatıp kıymetini bilmemizi istediler."
- "Kısmen haklıydılar. Çoğunluğu, karda, yağmurda okullarına yürüyerek gitmişler, gaz lambasının ışığında ders çalışmışlar, kırpıntılardan yaptıkları toplarla oynamışlardı. Ekmek karneli yılları görmemiş olsalar bile, o yılların acı veren hikâyelerini ezberlemişler,çocukken büyümek zorunda kalmışlardı."
- Özellikle büyük şehirlerde yaşayan çocukların büyük çoğunluğu eriği ağaçta değil, manavda görüyor. Ayva çalmak nedir,dut ağacı neye benzer bilmiyorlar.
- "Bir tanecik gül koparayım derken,bahçe çitine sarılmış sarmaşık gülünü devirmenin korkusuyla kaçmanın nasıl bir duygu olduğunu hiç bilmeyecekler. Acaba kaç tanesi gölgeli, serin bir bahçede, tulumbadan buz gibi su çekip ayaklarını yıkamıştır?"
- "Şimdiki çocuklar her akşam bahçe sulama işiyle görevlendirilmenin o dayanılmaz sıkıcılığını da bilemeyecekler.Çünkü artık yazlık evlerin fazla itina edilmiş, gürbüz ama aptal çocukları andıran bahçelerini sulama işini babalar kimseye bırakmıyorlar."
- "60?ları bilemem, ama 70?lerde çocuk olmanın en güzel tarafı,özgürlük duygusuydu. Gerçi bunun anlamını bilmiyorduk, çünkü bütün arsalar, bahçeler, sokaklar, parklar, deniz kenarları bizimdi.İstediğimiz zaman gider, oynar, gelirdik. Bunun bir tür çocuk özgürlüğü olduğunu, arsalar ve yangın yerleri binalarla dolduktan, geniş, serin bahçeli evlerin yerini apartmanlar aldıktan,sokaklar arabaların egemenliğine terk edildikten sonra, büyüyünce anladık. Meğer şanslıymışız, çünkü özgürmüşüz."
- "70?li yıllar, özellikle küçük şehirlerde bahçeli evlerle apartmanların berabere kaldığı bir dönemdi. Zaman, bahçeli evlerin aleyhine işledi.O yıllarda hayatımıza giren televizyon dilimize de yeni kelimeler sokmuş ve böylece kolektif bir hayata gönüllü olarak katılmıştık. ?Domates güzeli? olarak tanıdığımız Ayşen Gruda?nın televizyon aracılığıyla yayılan esprilerinden biri olan ?apartıman çocuğu, poroblemli çocuk? tanımlaması, anlaşılır bir şeydi.O sıralar sadece gülmekle yetindiğimiz bu esprinin anlamını da büyüyünce kavradık, hayatımızdan bütün bahçeli evler çekilince."
- "İster apartmanlarda, ister bahçeli evlerde yaşasınlar,tüm çocuklar için sokağa çıkmak deyimi vardı. Hâlâ var, ama sokaklar çok değişti,üstelik eskisi gibi güvenli de değil. Sokağa çıkmak tanımlanmış bir özgürlüğe adım atmak demekti."
- "Okuldan gelince sokağa çıkılır, akşam olup hava kararana, anneler yemeğe çağırana kadar, kan ter içinde sokakta oynanırdı. Yaz tatillerinde sokağa çıkmak ise, bütün bir günü sokakta geçirmek demekti."