- Fotografin hayatin icinde saygin bir anlami ve degeri vardi.Fotograf aile olmanin ispati,olumsuzlestirilmek istenen anlarin tespitiydi.Her firsatta, her vesileyle fotograf cekilirdi,ama firsat ve vesileler bugune gore cok daha azdi.
(Sayfa 179) - 70'lerde çocukları bir kitap cok ağlattı: Pal Sokağı'nın Çocukları. Milliyet Yayınları'nın mavi şömizli, cep boyundan da ufak, mavi ciltli, kırmızı kurdeleli kitapları arasından çıkmıştı. Ferenc Molnar'ın çok acıklı, çok hoş bir romanıydı.
- Sevdiğim: dün ve daima. Sevgilim: sadece bugün.
Sevdiğim: eşsiz, tek. Sevgilim: sığ, çok.
Sevdiğim: sevdim sahiden. Sevgilim: Emin değilim. - Ne var ki insan, hakkında iyi düşünceler beslediği dünyanın mahvolmuş olduğunu keşfetmeye görsün bir kere. İnsanın altın çağının geri gelmeyeceğini, zaten hiç olmadığını, ömür denen şeyin boş bir umudu beslemekten ibaret olduğunu anlamaya görsün. İnsan, insan denen varlığın en iyimser oranla yarısının şerefsiz mahlûkatın oyuncağı olduğunu fark etmesin bir kere.
İşte orada yeni bir ülke başlar. Bu ülke bir hayaldir aslında, bir umut, öncesi ve sonrasız, anlık bir anlamdır sadece. Ama burası en onursuzca çöküşten doğan onurun ülkesidir. Burası Phoenix müdürüm.
Burada kendini yakarsın, kendinle birlikte zalimleri de yakarsın ve küllerinden yeniden doğarsın. Doğmasan da ne gam! Var olan dünya öyle kirli ki. Öyle acımasız, öyle gaddar ve haşin ki! Yeniden doğsan da aynı dünyaya geleceksin, gelme. Yeniden doğma. Phoenix'in küllerinde kal. - Üç kişi potansiyel kaostur, hemen kaç.
- Madenci bu kuşkudan kurtulmaya kararlıymış, gerçek kuşkudan daha hafiftir sonuçta.
- Delirmemek için ilaç alıyordum.Delirmekten kastım,aklımın başımda olmayışı değildi.Aksine,aklımın fazlasıyla başımda olduğu için delirmekten korkuyordum.İyice gerilmiş bir lastiğin kopması gibi ikiye bölünmekten,iki ayrı yöne şiddetle savrulmaktan,parçalarımın duvara çarpmasından korkuyordum.
- Ersin arkadaşının diline dikkat etti. Benimsenmiş bir hayatın jargonu. Kelimelerini seçişinden vardığı sonuçlara kadar, her şeyde sıkılsa bile memnun olduğu hayatın izi vardı.
- Sanki bir kilit vardı hayatında bir yerde, bir kırsa... Ne olacaktı peki kırsa? Hiç.
- Vücudun ruha ihanet etmediği anlar pek azdır. Ne çok ister insan büyük kederlerin ardından ölüp gitmeyi de, başaramaz. Ruh, başına kara bir hale takarak göğe yükselmek için çırpınır; ama vücut dünyalıdır; yer, içer, yaşar.