- Oysa ne somut bir yaşamdı benimki,aşkı besleyecek tüm hasretlerden uzak...Kocam her gün beş'i tam on iki geçti mi,İsviçre treni gibi vaktinde,zırrr diye zili çalar,girerdi açtığımız kapıdan içeri (anahtarını asla kullanmazdı,evdekiler ne güne duruyordu;birisi,yapmakta olduğunu işini bırakıp ya üst kattan inecekti ya bodrumdan yukarı çıkacaktı ya bahçeden dolanıp gelecekti evimizin efendisine kapıyı açmak için)ve varlığıyla doldurdu yuvamızı... Sayfa 85
- Hapishane avlusunda bir bahçemiz vardı. Sıcak bir duvar dibinde on beş adım kadardı. Gelirdin, Yan yana otururduk, Kırmızı ve kocaman muşamba torban dizlerinde... Sayfa 87
- Bir Cumartesi gününü, hapisane çeşmesiyle ıslanan bir ikindi vaktini hatırlıyor musun? Bir türkü söylediydi kalaycı Şaban Usta, Sayfa 87
- Açıldı demirlerin dışında büyük laciverdi bahçem A s l o l a n h a y a t t ı r ... Beni unutma Hatçem... Sayfa 89
- Vay , anam,vay , ne kadar güzelsin. Gülüşünde İstanbul'un abuhavası, İstanbul'un lezzeti bakışında. Sayfa 90
- Bilmiyorum,neden aklımda hep ilk önce senden duyduğum Çankırılı bir cümle var: "Pamukladı mıydı kavaklar kiraz gelir ardından." Kavaklar pamukluyor Gazali'de fakat görmüyor,üstad, kiraz geldiğini. Ölüme ibadeti bundandır. Sayfa 89
- Hatunumun gözleri eladır da içinde hareler var yeşil yeşil: altın varak üstüne yeşil yeşil meneviş. Kardeşlerim,bu ne biçim iş, şu dokuz yıldır eli eline değmeden, ben burda ihtiyarladım, o orda. Sayfa 93
- Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda. Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında. Sayfa 98
- Yürek değil be,çarıkmış bu,manda gönünden, teper ha babam teper paralanmaz teper taşlı yolları. Sayfa 115
- ...Peşinden koştuğu gerçek zenginliğin, dış dünyanın görkemli vitrinlerinde değil de insanların iç alemlerinde bulunduğunu öğrenecekti.