- "Söyler misiniz bana bir Münir çalsınlar" dedi Atatürk.
Yaveri koşup gramofona bir taş plak koydu. Az sonra, minarelerin birinde yanık sesli bir müezzinin ezan sesi duyuldu. Atatürk başıyla işaret verdi. Plağı susturdular. Hepsi huşu içinde ezanı dinlediler. Füreya başını öteye camilerden yana çevirmiş olan Ata'nın göz pınarlarında yaşların biriktiğini gördü. Bir damla süzülmüş, yanağından aşağı akıyordu. Atatürk uzun müddet yanındakilere doğru dönmedi. Nihayet başını çevirdiğinde, hem ezan bitmişti, hem o kendini toparlamıştı. - Aztekler savaşçı bir kavimdi. O toplumda en iyi savaşan erkek en makbul erkekti. Oysa Mayalar, astronot, bilge ve filozoftular;icat ettikler takvim, bugün kullandığımızdan daha da mükemmeldi, inanabilir misin? Medeniyete varan doğru, inişli çıkışlıdır Füreya, hep zikzaklar çizmiştir.
- Aşk güzel şeydi, insan ölüm korkusunu ensesinde hissederken bile güzeldi aşk.
- "Ben sana demedim mi oğlum" dedi,"dinsizin hakkından imansız gelir diye...Keh! Keh! Keh"...Yap hazırlığını yeğen,hafta içinde çekiyoruz malları...yok yok babana bir şey söyleme şimdi,kaçırma keyfini ağabeyimin.Koca Kerami Bey'in beceremediği işi bacak kadar Yağız kotarıverdi diye canı sıkılmasın...Nasıl?...Eh vereceğiz tabii bir şey...Partiye bağış adı altında veriliyor bir münasip para...Aaa ne bileyim oğlum,artık partinin kasasınamı koyar,cebine mi atar.Bana ne be!...Bırak bu ağızları yeğenim ,ha bu parti ha o parti,hepsi de aynı arsız...Ne münasebet yahu! Baban Meclis'te değil ki, ne diye alınıyorsun üstüne...O kibar politikacıların zamanı çoktan geçti.Geçtiği içindir ya Kerami evinde pinekliyor şimdi. Namuslu adamı alırlar mı hiç aralarına...Neyse, sana müjdemi vereyim,dedim."
- "Kimseyi kırmamak, üzmemek şartıyla, istediğin her şeyi dene. Bir gün çekip giderken, geride ne aklın kalsın, ne de senin yüzünden kırılmış bir yürek," demişti bir keresinde Aylin...
- Ölüm diye bir şey yok bu ummanda
Umutsuzluk da yok, hüzün de, kaygı da...
Bu umman sonsuz aşk ve sevgi dolu
İyiliğin, cömertliğin ummanı bu.
Sayfa - 326- - "Benim heykelimi yapmayacaklar ama ben bu köprüyü yapacağım paşa!"
- Doktorluk bıçak sırtında yürümeye benzer Mehmet. Her karar bir sorumluluktur, dedim
- Her şey bir yana, şu anda burada olmalıydın ve güneşin harikulade batışını birlikte seyretmeliydik. Uçuk mavi semadaki uçsuz bucaksız bulutlar, güneşin son ışıklarıyla öyle bir aydınlanmışlar ki, gölgeler öyle harika ki, sanki koca bir Acem halısını gökyüzüne tersine tutturmuşlar. Olmuyor, şu kalem aciz bu güzelliği tasvirden, ne yazık!
- yazılamayan şeylerle doluyum.