- Ne vakit bir yaşamak düşünsem Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum İçimsıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum bilemezsin
- ağaçlar sonbahara hazırlanıyor bu şehir o eski istanbul mudur karanlıkta bulutlar parçalanıyor sokak lambaları birden yanıyor kaldırımlarda yağmur kokusu ben sana mecburum sen yoksun
- içki içsem ağzımda cam kırıkları denize girsem sıra sıra boğulmuşlar binmeyi kurduğum gemiler batıyor önünden geçtiklerim beni görmüyorlar
- beni koyup koyup gitme ne olursun durduğun yerde dur kendini martılarla bir tutma senin kanatların yok düşersin yorulursun beni koyup koyup gitme ne olursun
- ben sana mecburum bilemezsin adını mıh gibi aklımda tutuyorum büyüdükçe büyüyor gözlerin ben sana mecburum
- demiş ki mustafa kemal «... memleket demiş asrî medenî ve müreffeh olacaktır behemehal bu demiş bizim için bir hayat davasıdır.» 923'de demiş
- 1 utanmak su korkusuna uğradığım geceler yıldızsız geceler ıssız bir ova ıslığıyla kulaklarıma dolan artık ne bir tek satır yazıyorum ne bir tek satır okuyorum herhangi bir kitaptan gözlerim sonuna kadar karanlığa açılmış bir deniz feneri inat ve çalışkanlığıyla durup durup kırık sakallı bir dağ köylüsüne bakıyorum damarları düğümlü kuvayı milliyeci ellerine ve göz kapaklarının arkasından bir yeraltı nehri gibi gizli gizli akan devler yorgunluğuna utanıyorum
- aşkıda yaşamak boynuna o yeşil fuları sarma çocuk gece trenlerine binme kaybolursun sokaklarda mızıka çalma çocuk vurulursun
- bir telgraf gelir sıvas uzaklarından bir çift mavi kan damlamış imzasına belki mustafa kemal heyet-i temsiliye namına saklı mavzerleriyle büsbütün başka türkler dökülüp tek tek keçi yollarından silâh çatmış salihli ovasına kurulu yumrukları patladı patlayacak uf içi kalabalık ölmemek bilir gözlerinin akına kan işlemiş solukları hızlı avuçları sıcak kemal paşa'nın atlıları
- neden kızkardeşlerim neden kızkardeşlerim niçin saklanıyorsunuz niçin peçelerin peştamalların arkasına gizliyorsunuz nur yüzünüzü sık ve sert sıhhatli siyah saçlarınızı cömert ağzınızı neden kızkardeşlerim hep böyle bir şeyden korkmuş gibi huzursuz hep böyle bir şeye kızmış gibi öfkeli acı ve alaca gözleriniz daima gölgeli niçin kızkardeşlerim kim geçerse geçsin yanınızdan ışığı kendinize haram ediyorsunuz bir vücut noksanını saklar gibisiniz utanıyorum utancınızdan neden kızkardeşlerim niçin saklanıyorsunuz görmek istemez miyim hünerli ellerinizi yastık örtülerine çitlembik gözlü kuşlar işleyen çay takımlarına mor menekşeler hercaî menekşeler dizi dizi kızkardeşlerim görmek istemez miyim ellerinizi buğday sularına batmış ölesiye ırgat hızlı ve çabuk teknede hamur yuğururken çamaşır günleri bambaşka hamarat bir erkek eli kadar yiğit ve kararlı dağ kuşlarının pençesi gibi çevik