- Zamanın geçmesini istemek, bende sabit bir fikir. Oysa ne bekliyorum? Adresi yanlış yazılmış bir mektubun, bir sabah uyku sersemi, gelip beni bulmasını mı? Ancak uzun uykusuzluklardan sonra varılabilen bir rahatlıkla, ölüvermeyi mi? Önünde sonunda, zamanla da aramız açık. Bir şey getirmiyor. Beni alıp götürmüyor. Ne kadar yırtınsam, hep aşağılık, bunaltıcı bir saniyenin sınırları arasındayım, başka saniyeler de pusuda hazır.
- BEN SANA MECBURUM Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum. Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun. Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor Eski zamanlardan bir cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum sen yoksun. Belki haziran da mavi benekli çocuksun Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin Kötü rüzgar saçlarını götürüyor Ne vakit bir yaşamak düşünsem Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum bilemezsin.
- Ağustos Çıkmazı beni koyup koyup gitme ne olursun durduğun yerde dur kendini martılarla bir tutma senin kanatların yok düşersin yorulursun beni koyup koyup gitme ne olursun bir deniz kıyısında otur gemiler sensiz gitsin bırak herkes gibi yaşasana sen işine gücüne baksana evlenirsin çocuğun olur sonun kötüye varacak beni koyup koyup gitme ne olursun elimi tutuyorlar ayağımı yetişemiyorum ardından hevesim olsa param olmuyor param olsa hevesim yaptıklarını affettim seninle gelemeyeceğim Attilâ İlhan beni koyup koyup gitme ne olursun
- beni koyup koyup gitme ne olursun durduğun yerde dur kendini martılarla bir tutma senin kanatların yok düşersin yorulursun beni koyup koyup gitme ne olursun
- ölüversek mi ne en büyük yanlışlığı benimseyerek gizli bir nem sinmemiş mi ellerine ya saçların, fena halde sonbahar yanlışlar prensesi inge bruckhart yine marne üzerine kar yağıyor geceleyin bembeyaz ıhlamur ağaçları yanıldıkça luzumsuzluğunu anlayıp insan yaşadığından utanıyor uykularımızda yalnızlık korkular dışımızda en küstah yanlışlıklar içimizde en başka türkü ayıp
- ölüversek mi ne en büyük yanlışlığı benimseyerek gizli bir nem sinmemiş mi ellerine ya saçların, fena halde sonbahar yanlışlar prensesi inge bruckhart yine marne üzerine kar yağıyor geceleyin bembeyaz ıhlamur ağaçları yanıldıkça lüzumsuzluğunu anlayıp insan yaşadığından utanıyor uykularımızda yalnızlık korkular dışımızda en küstah yanlışlıklar içimizde en başka türkü ayıp
- şu yağmurlu güz dünyadaki son güzü mü bir daha yiyecek mi yediği şu üzümü ya uykuda giderse söylemeden son sözünü ölmek var mı farkına varmadan öldüğünü yılan gibi çöreklenmiş bu soğuk kördüğümü çözmeye uğraşırlar çözememekten üzgün
- sen eğer yine istanbul'san senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir
- oksijeni eksik başka bir gökteyim başka bir karanlığa kan veriyorum
- ömrümüzü bir suç gibi ayarlamadık mı ağır bir hüküm giyer gibi öleceğiz