- Ben, rafta gördüğüm yeni bir eseri kendisinden istediğim zaman, o kitabın henüz yayımlanmadığını söyleyip, beni geri çeviren kitapçı gördüm; siz ne diyorsunuz, Allah aşkına!
- Balzac?da ya da Zola?da bir ev, bir bahçenin anlatılması on sahife rahatça sürebilir, o zaman yadırganmazdı, siz de klasiktir diye düşünürsünüz; ama aynı şeyi günümüzün romancıları yapmaya kalkışsa üç sahifesine bile dayanamaz, boş verirsiniz.
- Balzac seksen beş roman yazmış; Zola ve Tolstoy otuzar, Dickens yirmi beş, Dostoyevski yirmi, vs.! Üstelik bu "baba" romancılar, öyle pestil inceliğindeki kıytırık kitaplarını, millete ?anlatı? diye yutturmuyorlardı; üst üste, tuğla gibi romanlar çıkarmış, yaşadıkları dönemin ve toplumun "insan manzaralarını", şaşılacak ustalıklarıyla belleklerimize "nakşetmişlerdir."
- Evet, ister inanın ister inanmayın, "Gazi" Mustafa Kemal Paşa "Sakarya Melhame-i Kübra"sının arifesinde odasına kapanmış; Reşat Nuri Bey?in Çalıkuşu?nu okuyordu. Paşa?nın yeri ve sırası geldikçe, Namık Kemal?den ya da Fikret?ten, ezbere şiirler okuduğunu, bütün eski Müdafaai-Hukuk?çular bilir.
- cezaevi avlularına bakar nedense son pencereler içimde güneşler açsa da dışarısı bütün kıştır fakat kapılar açılmıştır zincirler kırılmıştır kalabalıkları kaldırır en heybetli düşünceler özgür bir sosyalizme doğru her adım benim adım nâzım hikmet'ten bu yana mehmed sıradağlarıyım
- "... mürdüm eriğinin dibine oturmuşum tırnova'daki evimizde rahmetli annem saçlarımı tarıyor elinde fildişi tarak ağzında firketeler acı bir barut kokusu genzimizde ihtiyatlar manevra yapıyor (ferâhnâk) hangi piyanoya şöyle ilişecek olsam hemen tatyos efendi'nin sultanî-yegâh semâîsi dalları kıran kayısılar bahçelerde tırnova?da akşam uzak dağlara çekilmiş bütün çeteler içimde yorgun bir saat çalıyor (hüzzâm)
- dinlerdim telâşlı kanûnlardan sarışın türkçeyi nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi ürkek bir çilenti usulca yoklardı bahçeyi nerde tâvus kuşları nerde müjgân'ın gençliği nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi
- bir parça son yalnızlığa öncekiler hazırlıktır insan bırakmaz sevdiğini sevmek insanı bırakır kalırsa gözlerinin elinde yaldızı belki kalır ney üşür kanûn pırıldar udlar oldukça karanlıktır nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi
- dünyayı tumturaklı bir yalan sayanlar yalanın dehşetini yaşlandıkça anlar nâzım'ın pirâye'yi sevdiği zamanlar ölse ölümünden ne suçlar çıkarılırdı
- gece hattât yesârî'nin süzüldükçe vav kayıkları işlenir yeni baştan bütün sevmek yanlışlıkları bilmem tamamlanır mıydık bir başka yaşamakta ben uyansam da ayışığından müjgân uyumakta