- ...ama unutamadım rafo! onu arayıp duruyorum. stefan'ın hayaleti o denizkızıydı, benimki stefan oldu. ne zaman kalabalıkların arasında kızıl saçlı bir adam ilişse gözüme, ne zaman karanlık sokakların köşelerinde onu andıran bir silüet geçse, ne zaman uzun saçlı esmer bir kadının yanında bir adam görsem, içim ürperiyor. onu bulduğumu sanıyorum. her hevesim düş kırıklığıyla bitiyor tabii... işte böyle rafo... anlat dedin anlattım. bu gece artık son demiştim kendime. artık o bara gitmeyeceğim. olmadı rafo, yine geldim. nasıl ki bir köpek, onu terk eden sahibini bırakmaz, kokusunu aldığı her yerde peşinden koşar durur, ben de öyle oldum işte rafo. stefan beni istemediği halde, bir başka kadın için beni terk edip gittiği halde ben onu bırakamıyorum, sahibini arayan bir köpek gibi hala peşinden koşturup duruyorum... nesrin onu unutacaksın demişti, ben de öyle demiştim, olmadı. peki sen ne diyorsun rafo? sen bilirsin bu işleri, ne dersin, bir gün sahiden unutabilecek miyim onu?
- "Bize gereken gerçektir, hayalden, büyüden, rüyadan arınmış gerçek. İçinize işleyen bakışlara kanmayın, hiçbiri masum değildir; buna çocukların ki de dahil. Tatlı sözlere inanmayın; yalansız söz olmaz. Şarkılara, şiirlere, romanlara, oyunlara, filmlere kulak asmayın; onlar olanları değil, olması gerekenleri söyler. Çiçeklerin narin güzelliği, günbatımının lezzetli kederi, gökyüzünde usulca kayan ak bulutlar, denizlerin menevişli kıpırtısı, toprağı yemyeşil bir buğu gibi kaplayan ağaçların sevinç veren görüntüsü yüreğinizi yumuşamasın, onlar volkan, deprem, fırtına, sel gibi büyük felaketleri gizlemek için yaratılmıştır. İçinizi kararttığım için üzgünüm, ama ne yazık ki durumu budur. "
- " Ülken ateşler içinde kalmışken, kendi gönül yaranı söndürmenin peşinde koşamazsın. " ?...çok yorgunum.. Kılımı kıpırdatmadan yüz yıl uyusam bile dinlenemeyecek kadar yorgun..? "...Gençlik, ömrümüzün en güzel mevsimi. Muammalarla dolu koca bir hayat sizi bekliyor. Beklentinin kendisi bile güzel. Ama sonra, hadi yaşlanınca diyelim, hayatın sırrına vakıf olunca, günler sıkıcı saatlerden ibaret olmaya başlıyor.. hatta benim gibi, her lahza, her saat yeni bir vukuatla sarsılan büyük bir ülkenin hükümdarı olsan bile eninde sonunda hayat sıkıcılaşıyor.." ?Devletin derinlikleri, toprağın derinliklerinden daha karanlıktır...? ?Evet, yeri gelmişken itiraf etmeliyim, sadece romantik değil, aynı zamanda iflah olmaz bir sergüzeştçiydim ben. Belki bir romancı için gerekli bir ruh halidir bu sergüzeştçilik ama hayat, her zaman hakikatin üzerinde yükselir. Ve gerçek bir maceranın verdiği hazzı, hiçbir roman veremez.? ?Ayrılmıştık, hem de birbirimizi sevmemize rağmen, hem de aşkımız henüz bitmemiş olmasına rağmen. Sebebini elbette biliyordum, birlikte olmamız imkânsızdı elbette anlıyordum. Mesele aklın kabul ettiğini kalbe anlatmaktı. İşte onu beceremiyordum. Ayrılmıştık, lakin sen her zaman, her yerde yanımdaydın. Sadece dava arkadaşlarımla birlikteyken, zihnimi tümüyle vazifeme vererek senden kurtulabiliyordum. Çünkü kalp ağrısının tek çaresi her anının, her gününün dolu olmasıdır. Aklını sürekli olarak birbirinden mühim meselelerle meşgul etmelisin ki kaybettiğin sevgiliye dair hiçbir hatıra seni rahatsız etmesin.? "Evet, senden ayrıldıktan sonra o keder beni hiç terk etmedi. Kendi yarasına âşık bir mazoşist gibi gittiğim her yere taşıdım hasretini. O milletler kapışmasında, o siyaset hengamesinde vatan allak bullak olurken, aynamın kenarında, arada bir gözüme ilişen bir kartpostal değildin sen. İçten içe sızlayan bir kalp ağrısıydın ki, sadece o debdebeli günleri değil, bütün bir ömrü benimle birlikte yaşayacaktın. Hiç mübalağa etmiyorum, ikinci bir zihin gibiydin kafatasımın içinde, ikinci yürek gibiydin göğüs kafesimde. Hatıralardan bahsetmiyorum; şimdiki gibi o gün de, ne yaptığın, kiminle olduğun büyük meraktı benim için, büyük kaygı, büyük kıskançlık. Paris'te ne yapıyordun? Bensiz okuduğun kitaplar, izlediğin piyesler, gezdiğin sokaklar her biri ayrı bir ızdırap vesilesiydi.? "Eski halim yok, eski tahammülüm de kalmadı. İnsanlara katlanamıyorum artık."
- "Kaybetmeye alıştıkça daha çok özgürleşiyor insan..."
- 'Ben vicdanının sesini dinleyen zayıf bir insan olmayı,o senin her türlü sınırlamadan kendini kurtarmış üst insanına tercih ederim.'/syf.133
- "Şiddeti kullanarak ideal bir toplum yaratamazsın. Çünkü kullandığın yöntem, kendine benzetir seni."
- Hayatın en güzel bencilliğidir aşk.
- "İnsanın en zayıf anı, kendini en güçlü hissettiği andır."
- İnsan, tarihin rüzgarı karşısında, okyanusa düşmüş bir ceviz kabuğu gibidir. Ne kadar şuurlu davranmaya çalışırsa çalışsın, kaderi dalgaların insafına kalmıştır.
- "Başka ihtimal yok, ya zalim olacaksın, ya mazlum, ya katil ya da kurban.Evet, vaziyet bu kadar mühim...Yarın daha da beter olacak, çünkü eninde sonunda kaybedeceksin, o zaman mazlum olacaksın, senin kıydıkların sana kıyacaklar..."