Ülken ateşler içinde kalmışken, kendi gön - AlıntıSöz

Ülken ateşler içinde kalmışken, kendi gönül yaranı söndürmenin peşinde koşamazsın. ?...çok yorgunum.. Kılımı kıpırdatmadan yüz yıl uyusam bile dinlenemeyecek kadar yorgun..? ...Gençlik, ömrümüzün en güzel mevsimi. Muammalarla dolu koca bir hayat sizi bekliyor. Beklentinin kendisi bile güzel. Ama sonra, hadi yaşlanınca diyelim, hayatın sırrına vakıf olunca, günler sıkıcı saatlerden ibaret olmaya başlıyor.. hatta benim gibi, her lahza, her saat yeni bir vukuatla sarsılan büyük bir ülkenin hükümdarı olsan bile eninde sonunda hayat sıkıcılaşıyor.. ?Devletin derinlikleri, toprağın derinliklerinden daha karanlıktır...? ?Evet, yeri gelmişken itiraf etmeliyim, sadece romantik değil, aynı zamanda iflah olmaz bir sergüzeştçiydim ben. Belki bir romancı için gerekli bir ruh halidir bu sergüzeştçilik ama hayat, her zaman hakikatin üzerinde yükselir. Ve gerçek bir maceranın verdiği hazzı, hiçbir roman veremez.? ?Ayrılmıştık, hem de birbirimizi sevmemize rağmen, hem de aşkımız henüz bitmemiş olmasına rağmen. Sebebini elbette biliyordum, birlikte olmamız imkânsızdı elbette anlıyordum. Mesele aklın kabul ettiğini kalbe anlatmaktı. İşte onu beceremiyordum. Ayrılmıştık, lakin sen her zaman, her yerde yanımdaydın. Sadece dava arkadaşlarımla birlikteyken, zihnimi tümüyle vazifeme vererek senden kurtulabiliyordum. Çünkü kalp ağrısının tek çaresi her anının, her gününün dolu olmasıdır. Aklını sürekli olarak birbirinden mühim meselelerle meşgul etmelisin ki kaybettiğin sevgiliye dair hiçbir hatıra seni rahatsız etmesin.? Evet, senden ayrıldıktan sonra o keder beni hiç terk etmedi. Kendi yarasına âşık bir mazoşist gibi gittiğim her yere taşıdım hasretini. O milletler kapışmasında, o siyaset hengamesinde vatan allak bullak olurken, aynamın kenarında, arada bir gözüme ilişen bir kartpostal değildin sen. İçten içe sızlayan bir kalp ağrısıydın ki, sadece o debdebeli günleri değil, bütün bir ömrü benimle birlikte yaşayacaktın. Hiç mübalağa etmiyorum, ikinci bir zihin gibiydin kafatasımın içinde, ikinci yürek gibiydin göğüs kafesimde. Hatıralardan bahsetmiyorum; şimdiki gibi o gün de, ne yaptığın, kiminle olduğun büyük meraktı benim için, büyük kaygı, büyük kıskançlık. Paris'te ne yapıyordun? Bensiz okuduğun kitaplar, izlediğin piyesler, gezdiğin sokaklar her biri ayrı bir ızdırap vesilesiydi.? Eski halim yok, eski tahammülüm de kalmadı. İnsanlara katlanamıyorum artık.

Diğer Ahmet Ümit Sözleri ve Alıntıları