- Yaşadığın şehir özgür değilse sen de özgür olamazsın.
- Bize verilmiş bir tek yaşam vardı; bu armağanı, en
yakınlarımız bile olsalar başkaları için harcamaya değer miydi?
İyi de böyle bir ikileme girmek de yanlıştı. Hem kendin hem başkaları için
yaşamak mümkün olabilirdi; dengeyi ayarlamak koşuluyla. - -Yarın sabah bir ameliyata daha girmek zorundayım.
-Birinin kalbine daha dokunacaksın yani.
-Evet, ama benim kalbim her zaman seninle olacak.
-Benimki de seninle, biliyorsun başka türlü atmıyor zaten. - Onu gördüm,
Erkekleri bilmeye başladım.
Onu gördüm,
Kendimi bilmeye başladım.
Onu gördüm,hayatı bilmeye başladım.
Onu gördüm ve istedim.
Ben hiçbir şeyi bu kadar çok istemedim.
Ben istediğim hiçbir şeyi bu kadar çok sevmedim.
Onu gördüm,onu sevdim,onu istedim. - Ben zalimler çağında yaşayan bir alçaktım.
- Ben zalimler çağında yaşayan bir alçaktım.
- Geçecek, her şey geçer, hepsi geçer.
Hatta sonra, çok sonra anılar hükmünü yitirdikten,
onu iyice unuttuktan,
içindeki acının yerini kocaman bir boşluk aldıktan,
keşke geçmeseydi dedikten sonra,
keşke acısını bir hastalık gibi yüreğimde taşısaydım, desen bile geçer.
Zaman insanla oynamayı seven, hem zalim hem de merhametli bir tanrıdır.
Ona karşı çıkamazsın, yapman gereken beklemek.
Onun, derin bir unutuşla bizi rahatlatacak örtüsünü üzerimize örtmesini beklemek. - Kalbin attığı sürece vücut iyileşebilir.
Oysa ruhun bir kez darbe aldı mı, o yara dikiş tutmuyor.
Sonuna kadar kendi kendine kanamayı sürdürüyor. - Öfke geçiciydi taht kalıcı. Öfke, altın tahtı, hükümdara mezar yapardı, doğru siyaset, akıllı padişahın adını tarihe altın harflerle yazdırırdı.
- Beklemeyi bilmek en büyük bilgeliktir.