- Biliyorum, ama bencil olmayan var mı? Üstelik en büyük bencilliğimiz de çocuk yapmak değil mi? Yaşamın ne olduğunu bile bilmeyen bir canlıyı zorunlu olarak dünyaya getiriyorsun. Mutlu olacağının garantisini verebiliyor muyuz, ya da hastalıksız, dertsiz, uzun bir ömür sürmesini sağlayabiliyor muyuz? Yoo, ama sonuçlarını düşünmeden çocuk yapmaya devam ediyoruz. Ya da benim gibi bir çocuğum olsa diye hayal kurmayı sürdürüyoruz.
- Nasıl ki futbol hiçbir zaman sadece yirmi iki oyuncunun bir sahada top peşinde koşturmak değilse tarih de hiçbir zaman sadece geçmişte yaşamış devletlerin öyküsü değildi.Tarih toprağın nasıl sürüldüğü. ekmeğin nasıl pişirildiği. evin nasıl inşa edildiği, annelerin bebeklerin altını nasıl bağladığı,eğitimin nasıl yapıldığı , bir erkeğin bir kadına aşkını nasıl söylediğiydi.Tarih insanı insan yapan irili ufaklı olayların toplamıydı.Tarih korkaklıktı,cesaretti, ihanetti.Tarih düşünceydi duyguydu önseziydi gururdu.
- Yeryüzünü fethetmek için sadece savaş yetmezdi askerlik kadar bilimin dinin ve sanatında önemini anlamıştı.Güçle zapt ettiği toprakları ancak kültürle elinde tutabileceğini çok iyi biliyordu.Farklı halklara farklı dinlere yaşam hakkı tanıyan büyük bir imparatorluk kültürüyle...
- Külli aşka ulaşmak için, cüzi olanı yaşamalısın.
- Şahane bir aşk, çoğu zaman harcanmış bir hayat demektir.
- "Evet, artık yaşlanmıştı Beyoğlu. Üstelik güzel bir yaşlanma değildi bu. İnsanlar iyi bakmamışlardı ona, yabancı seyyahların bir zamanlar dünyanın en çekici kadını olarak tarif ettikleri bu benzersiz yerin, vakitsiz çökerek adeta bir acuzeye dönüşmesi için ellerinden geleni yapmışlardı. Ancak barbarlara yakışır bir açgözlülükle, yüzyıllık binalarını yıkmış, zarif sokaklarının canına okumuş, zaten küçük olan meydanlarını iğrenç apartmanlarla doldurmuşlardı. Hala cazibesini koruması, bırakın korumayı, ayakta kalması bile mucizeydi."
- "Paran varsa her şeyi satın alabilirsin, elbette en başta da insanları. Doktorları, hakimleri, savcıları, polisleri, yanlış anlamayın herkesi. Bu ülkenin sorunu ahlaksızlık, şeref yoksunluğu, onur kaybı..."
- "Evet, polis pislik yaptı Başkomiserim." Sesini yükseltmişti. "İster kız, ister bağır fark etmez. Sizinkiler çok kötülük yaptı insanlara. Hepsi okumuş abilerdi onların, hepsi iyi insanlardı. Ağaçlar için gelmişlerdi oraya... Tiyatro oynuyorlardı, konser veriyorlardı, resim yapıyorlardı. Bize de yaptırdılar. Film bile çektiler. Hatta ben de oynadım... Ağaçlar için..."
"Ağaçlar için," diye onayladı tinerinden bir anlığına kopan Pirana. "Ağaçları kesip alışveriş merkezi yapacaklarmış orada. O abiler, o ablalar bi'siktir çekti bunlara... Hiç beklemezdim valla. Boyalı saçlı kızlar, küpeli oğlanlar, böyle dövmeleri filan da var. Fakat sağlam çocuklarmış. Onca gaza, onca tazyikli suya bana mısın demediler... Bi'sürü de polis vardı ha. Hiç birini iplemediler valla..." - Evladım gözünü kaybetmişsin daha ne konuşuyorsun diyecektim, izin vermedi Keto.
"Yanlış anlama Başkomiserim, biz eylem için orada bulunmuyorduk. Bizim mekanımız orasıydı. Metronun çıkışındaki büyük çınarın altında geceliyorduk, hani şu köşedeki en büyük ağaç. Uyuduğumuz yer yani... Büyük bir uyku tulumumuz vardı. Pirana, Musti, ben kıvrılıp yatıyorduk içinde. İşte bir sabah... Sabah dediysem güneş filan doğmadan ha... Düşmana baskın verir gibi senin polisler saldırdı. Otuz çadır ya var, ya yok. Döverek çıkardılar o abileri, ablaları... Ama harbi çocuklarmış yılmadılar." - "Ne yılması be..." diye Pirana başladı yine. "Aslanlar gibi karşı koydular... Ama çok polis vardı."
Geri Parkı'nda neler yaşandığını hatırlıyordum, korkunçtu. Hükümet acımasızca sürmüştü bizim çocukları göstericilerin üstüne. Hepimiz için utanç vericiydi. Bir kez daha anlamıştık ki bir ülkede otoriter bir yönetim varsa ilk kaybeden polis teşkilatı olurdu.
"Olanları biliyorum çocuklar." Dedim daha fazlasını duymak istemediğim için. "Senin gözüne ne oldu, onu anlat." Birden durdu, sanki sağ gözü şimdi kör olmuş gibi boş elini siyah bandın üzerine attı.
"Puştun teki," dedi nefretle. "Puştun teki, üç metreden gaz fişeği sıktı tüfekle. Boş bulundum, yoksa yaklaştırmazdım yanıma. Başımı çevirmiştim ki herif bastı tetiğe... Fişek gözüme saplandı. Sert bir tokat yemiş gibi oldum. Her yer karardı, ama gözümün patladığını anlamadım, birazdan geçer zannettim.