- Büyük bir çatışma çıkmıştı kentte. Biz, insanlar, çiçekler, karıncalar, kuşlar, balıklar ve yıldızlar öldürülmesin diye sokaklara renk renk yazılar yazıyor, duvarlara afişler asıyorduk. Hepimiz gençtik; yaşlı olanlarımız da vardı aramızda ama hepimiz gençtik. Onlar, insanları, çiçekleri, karıncaları, kuşları, balıkları ve yıldızları öldürmek için çıkmışlardı sokağa. Hepsi yaşlıydı; genç olanları da vardı aralarında ama hepsi yaşlıydı. Ve hepsi silahlıydı.
- Evet kirli, eksiklikleri var, düzensiz, tehlikeli, yorgun, yaşlı...
İşte tam da bu nedenle,
yani tüm kötü koşullara rağmen
hala çekiciliğini koruyabildiği için İstanbul,
yer yüzünün bütün şehirlerinden daha güzel. - Yüreğimin yap dediğini,aklım yapma diyor.Aklımın soylu bulduğu,yüreğimce dalkavuktur;yüreğimin doğru bulduğuysa aklımca suç.Bir yanım bahar rüzgarı gibi uçar,tez canlıdır,öteki yanım kış soğuğu gibi katı,ağır kanlıdır.Bir yanım içimden gelen seslere kulak veriyor,öteki yanım öğrendiklerime,bildiklerime.
Ben yıllarca bedenimde aynı yöne bakıp farklı şeyler gören iki insanı taşıyorum,iki insanın isteklerini aynı anda getirmeye çalışıyorum.İşin kötüsü,ne tümüyle biri ne de öteki olabiliyorum,ikisi arasında bocalayıp duruyorum... - eşitlik herkese aynı davranmak değil, herkese aynı özeni göstermektir. (s. 130)
- eşitlik herkese aynı davranmak değil, herkese aynı özeni göstermektir. (s. 130)
- Büyükbabama, "Fırat nedir?" diye sorduğunuzda, " Gündüzleri sevgilinin gözlerine yansıyan ışıktır," derdi, " geceleriyse sevgilinin çözülmüş siyah saçları". Babama sorsanız alacağınız yanıt belliydi: "Düşmana kaptırılmaması gereken, bereketli bir sudur Fırat."
- Aşk, yaşamı; cinayet, ölümü sıradanlıktan kurtarır.
- Uçmak, ait olduğun yerden uzaklaşmak, kendinin daha çok farkına varmak demektir.
- Şehre bakıyorduk denizden: Nevzat, Demir, bir de ben. Sisler içindeydi İstanbul... Sisler içinde deniz... Sisler içinde teknemiz. Sultanahmet'in minareleriydi görülen, Ayasofya'nın kubbesi, Topkapı Sarayı'nın kuleleri. Hiç yağmalanmamış, yıkılmamış, kirletilmemiş gibiydi şehir. Bembeyaz bir sisle örtmüştü doğa, ne varsa görüntüyü çirkinleştiren. Güneş doğmadan bir anlığına beliren bir hayal gibi... Büyülü bir bulut gibi... Bir masal imgesi gibi... Yeni kurulmuş bir kent gibi... Taze bir başlangıç gibi... Genç, umutlu, güzel...
- Kimse kimseyi tanıyamaz. Tanıdığımızı sanırız. Tanıdığımız kadarına inanırız. Eğer gerçekten tanısak, bırakın aşkı filan, kimse kimseyle arkadaş bile olamaz.