- - Captain, gözleriniz kıpkırmızı! Yoksa ağladınız mı? - Neden ağlayayım, Madam? - A, siz hiç ağlamaz mısınız? - Hayır, asla alışık değilim. - O halde bilseniz hayatta ne büyük ir zevkden mahrumsunuz! Ağlamak, ağlamak bu tatlı bir şey... Bu, yağmurun bir yaz günü kuru ve kızgın toprak üzerine yağışı gibi bir şey...
- Aramızda artık her şey bitti, öyle mi? Bunu yazmak kolay, fakat okuyup anlamak güçtür!
- Görünüşler her zaman aldatıcıdır.
- Ben içimdeki kıyameti içime sığdırmaya yeterli güçte değilim; ya ben onu boğacağım ya o beni boğacak.
- - Siz hiç ağlamaz mısınız? - Hayır, asla alışık değilim. - O halde bilseniz hayatta ne büyük bir zevkten mahkûmsunuz.
- Aşk vardır ki tutkununu insan üstünlüğüne kadar yükseltir! Aşk vardır ki esirini şuursuzluğun ve hayvanlığın son basamaklarına kadar indirir.
- Büyük felaketler gibi, büyük saadetlere de güç inanılır ve güç alışılır.
- Ne, nasıl, demeye vakit kalmıyor. Bir müjde, bir müjde daha! Türk ordusu Alaşehir'i geçmiş, Turgutlu'da...
- Onun içindir ki, yavaş yavaş kanlarımızı şarap diye içmeğe ve gözyaşlarımızın tuzundan yapılmış yemekleri lezzetle yemeğe alıştık.
- Zira, ruhlarımız çok kere bize haber vermeksizin kendi kendiliğinden olgunlaşmasını bilir.