- ....yeryüzündeki hiçbir şey, karanlıklardaki bir çocuğun görülmeyen aşkıyla karşılaştırılamaz, çünkü o aşk o kadar çaresiz, özverili, itaarkar, boyun eğen ve tutkuludur ki, arzulu ve bilinçaltında hep talep eden yetişkin bir kadının aşkına benzemez. Sadece yalnız çocuklar tutkularını kendilerine saklarlar; diğerleri ise duygularını başkalarıyla konuşarak tüketirler ve paylaştıkça köreltirler, onlar aşk hakkında çok şey duymuş ve okumuşlardır ve aşkın ortak bir yazgı olduğunu bilirler, onlar aşkla bir oyuncaklar oynar gibi oynarlar, ilk sigaralarını içen erkek çocukları gibi böbürlenirler. (Gülperi Sert çevirisiyle)
- Sen bizim oturduğumuz binaya taşınmadan önce, senin oturduğun dairede çirkin, kötü, kavgacı insanlar yaşıyordu. Yoksul olan bu insanlar en çok da çevrelerindeki yoksulluktan, bizim yoksulluğumuzdan nefret ederlerdi, çünkü bizim yoksulluğumuzun onların o aşağılık kaba saba yoksulluğu ile ortak bir yanı yoktu. (Gülperi Sert çevirisi ile)
- Düşüncelerin de, ne kadar herhangi bir özden yoksunmuş gibi görünürlerse görünsünler, bir destek noktasına ihtiyaçları vardır, aksi takdirde dönmeye ve anlamsız bir biçimde kendi etraflarında çember çizmeye başlarlar; onlar da hiçliğe dayanamazlar."
- "Satrancın çekici yanı, stratejisinin birbirinden farklı iki beyinde ayrı ayrı gelişmesidir, bu tinsel savaşta Siyahın beyazın manevralarını bilmemesi, bu yüzden de sürekli anlamaya ve önlemeye çalışmasıdır; öte yandan beyaz da Siyahın gizli amaçlarını aşmak ve engellemek çabasındadır. Şimdi siyah ile beyaz tek ve aynı kişilikte birleştiklerinde, ortaya tek ve aynı beynin eşzamanlı olarak bir şeyi bilmesinin ve ama bilmemesinin gerekmesi, beyaz olarak hareket ettiğinde daha bir dakika önce siyah taraftayken istemiş ve amaçlamış olduğunu bir komutla bütünüyle unutmayı başarabilmesi gibi saçma bir durum çıkar. Bu tür bir çifte düşünme eylemi, bilincin mutlak anlamda bölünmesini, beynin işlevinin sanki mekanik bir aygıtmışcasına istendiği zaman açılıp kapatabilmesini koşul kılar; demek ki santrançta insanın kendi kendisine karşı oynamak istemesi, kendi gölgesinin üzerinden atlamak istemesi gibi anlamsız bir zıtlık durumudur."
- "Bir kadının, hayatının bazı anlarında istemeden ve farkında olmadan bazı gizli güçlerin esiri olabileceği gerçeğini reddetmenin altında, insanın kendi içgüdülerinden, doğasındaki şeytanlıklardan korkmasının yattığını, bazı insanların kendilerini 'kolay baştan çıkaranlar'dan daha güçlü, daha namuslu, daha temiz hissetmekten zevk alduklarını söyledim."
- "Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar."
- Beni bırakan insanlar, gelen ve giden kadınlar oldu, her defasında odada oturmuş camın dışındaki yağmuru seyreden biri gibi hissettim kendimi; doğrudan yakınımda olan şeylerle bile aramda camdan bir duvar vardı
- Şanssızlık, insanı alıngan; sürekli acı ise adaletsiz kılar.
- Siyah ile beyaz arasındaki dar yola indirgeyen , otuz iki taşı bir oraya bir buraya , bir ireli bir geri oynatarak hayatının zaferini kazanmaya çalışan kıvrak zekalı bir insanın yaşamını kafada canlandırmak ne kadar güç , ne kadar olanaksızdı .
- Tıpkı aşk gibi satranç için de bir eş gereklidir .