- Hafif kadınların, hatta sokak kadınlarının arasında bile sıkça rastlandığı gibi her şeyi, ihaneti bile bir düzene sokmak isteyen, kaçamaklara bir tür evcillik katmaya ve en aykırı duyguya bile sabırla gündelik bir maske geçirmeye çalışan, içlerindeki burjuvalık duygusunun çok güçlü olduğu o kadınlardandı Irene de.
- Ne var ki lambanın solgun ışığı yüzünü aydınlatıyordu. Irene utandı. Söyleyeceklerinden korktu. "Üzülme Fritz," diyerek gülümsemeye çalışırken bedeni çıplak ayaklarının parmak uçlarına kadar titriyordu. "Biraz gerginim sadece. Yakında geçer." Kocası elini hemen geri çekti. Irene onun solgun ışıkta sapsarı görünen yüzüne baktığında ürperdi, alnına da karanlık düşüncelerin koyu gölgeleri düşmüştü. Kocası usulca doğruldu. "Bilmiyorum ama, son günlerde bana söylemek istediğin bir şeyler var sanmıştım. Sadece ikimizi ilgilendiren bir şeyler. Şimdi yalnızız işte, Irene." Irene öylece yatıyor, bu ciddi ve örtük bakışlarla hipnotize olmuş gibi hiç kıpırdamıyordu. Her şey ne kadar iyi olabilirdi şimdi, diye geçirdi içinden, tek bir sözcük söylemesi yeterliydi, küçücük bir sözcük.
- Bu nasıl korkunç bir baştan çıkarma girişimiydi, kocası ne kadar da yumuşak bir sesle konuşuyordu! Daha önce bu şekilde konuştuğunu hiç duymamıştı. Fakat şu ışık, ampul, su sarı, arsız ışık! Kendini toparladı. "Aklından neler geçiriyorsun öyle?" diyerek güldü ve kendi sesindeki zoraki tınıdan kendi korktu. "Uykum huzursuz diye sırlarım mı var sanıyorsun? Hatta maceralarım?" Söylediklerinin yapmacıklığından, sahteliğinden dehşete düştü, iliklerine kadar irkildi ve bakışlarını kaçırmak zorunda kaldı.
- Fakat şimdi kendi durumu söz konusu olduğunda, bir erkeği değil de, macerayı sevmiş olduğunu anlayabilir miydi? Fazla iyiliğiyle, Irene'nin hayatını içine hapsettiği uyuşturucu rahatlıkla bunda kendi payının da bulunduğunu görebilir miydi? Kendisiyle ilgili bir olayda da adil bir yargılayıcı olabilir miydi?
- Fakat inan bana , seni kimse o kız kadar, yani benim kadar olduğum ve senin için hep öyle kalan ben kadar köle gibi ve bir köpeğin sadakatiyle kendini adayarak sevmedi, çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytuluklardaki bir çocuğun fark edilemeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz...
- Adam, duyguya ait hatıraların varlığını hissediyor, ama onları yine de hatırlayamıyordu. Sanki bütün bu kişileri rüyada görmüş gibiydi, sık sık görmüştü onları, ama sadece bir rüya görme haliydi...
- Ben sana bütün hayatımı, hakiki anlamda ilk defa seni tanıdığım gün başlamış olan hayatı anlatmak istiyorum...
- Ölmüş olan biri artık hiçbir şey istemez, sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de istemez...
- Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur...
- İnsanları yargılamaktan değil, anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum.