- Hayatımda birçok kere tabiatıma ters düşen ve anlayamadığım bir takım şeyler yaptım! Ne var ki, hiçbir şekilde karşı koyamayacağım gizli bir güçle harekete geçirilmişim. (Casanova Hatıralar)
- Doğrusu, şunu itiraf etmemiz gerekir ki, bir erkeğin Casanova?nın Hatıraları?nı öfkeyle karışık bir haset duymadan okuması kolay değildir.
- Değerli olan , her zaman için, gerçeğin yarısı değil tamamıdır.
- Zor olan sadece söze nereden başlayacağını bilmek.
- ?İki tür acıma duygusu vardır. Birincisi, duygusal ve zayıf olanı, başka birinin yaşadığı felaketlerden kaynaklanan acı ve hüzünden olabildiğince çabuk kurtulmak için çırpınan yüreğin sabırsızlığıdır. Bu, bir acıyı birlikte hissetmek değil, ruhun yabancı bir derde karşı kendini içgüdüsel olarak savunması anlamındaki acıma duygusudur. Diğeri, tek gerçek acıma duygusu ise yaratıcı olan, ne istediğini bilen; sabırla, gücü yettiğince hatta gücünün bile ötesinde katlanmaya ve dayanmaya kararlı bir insanın acıma duygusudur.?
- "Başkası yapamıyor diye bir zevkten vazgeçmenin, başka biri mutsuz olduğu için bir mutluluğu kendine yasaklamanın bir anlamı olmadığını biliyordum. Güldüğümüz, budalaca şakalaştığımız her saniyede birilerinin yatağında kıvranıp öldüğünü, binlerce pencerenin gerisinde yoksulluğun kol gezdiğini, insanların açlıktan öldüğünü, hastanelerin, taş ocaklarının, kömür madenlerinin olduğunu, fabrikalarda, bürolarda, hapishanelerde sayısız insanın angarya olarak çalışmak zorunda kaldığını; başka birinin acı çektiğini hissetmenin o kişinin acısına bir faydası olmayacağını biliyordum. Yeryüzündeki acı ve felaketleri yalnızca düşünmenin bile, geceleri insanın uykusunun kaçması ve dudaklardaki gülümsemenin kaybolup gitmesi için yeterli olacağının bilincindeydim. Ancak kişiyi asıl kederlendiren, üzen şey, gözünde canlandırdığı hayalî acılar değildi; gözle görülüp hissedilenin acısı bambaşkaydı."
- "Çünkü duyguların gizemli kimyası, bir hastaya duyulan acıma duygusu ile şefkat duygusunu fark ettirmeden zorunlu olarak birbirine bağlıyordu."
- Goethe gibi güçlü ve hayatın efendisi olan kişilerin yanında, bazen ölmeyi beceren ve ölümden, zamanı aşan bir şiir yaratabilen biri de bulunmalıdır.
- Kendisinde var olan şeyleri başkalarına iletme içtepisi kadar ilkel olan başka bir içgüdü daha vardır insanoğlunda: Bize utanç duygusunun sesi ile seslenen ilkel bir kendini koruma ve gizleme isteği. Tıpkı şehvet duygusunun bir kadını kendini vermeye doğru itmesi, ama bu konuda gösterdiği duyarlılığın onu kendini savunmak zorunda bırakması gibi, kendimizi başkalarına açma isteği de, zihnimizde, iç dünyamızın gizliliğini korumayı öğütleyen ahlaki bir utanç duygusu ile savaşır. Bunun içindir ki, kendini en çok beğenen insan ( ve özellikle o), bir yandan kendi imajının insanlar arasında yaşamaya devam etmesini isterken, bir yandan da başkalarına görünmek istediği ölçüde güzel ve kusursuz olmadığını hissederek, gizli çirkinliklerinin, kusurlarının ve zayıf yanlarının kendisiyle birlikte ölüp gitmesine arzu eder. Demek ki, utanç duygusu her türlü gerçek otobiyografinin düşmanıdır; bizi pohpohlayarak, kendimizi olduğumuz gibi değil de olmayı istediğimiz gibi şekilde göstermemize yol açacaktır. Kurnazlıkları ve ikiyüzlülükleri ile kendisine karşı dürüst olmaya içten bir şekilde hazır olan yazarı, iç dünyasını gizlemeye, kötü yanlarını örtbas etmeye, varlığının en derin katlarını başkalarının gözünden saklamaya sevk edecektir.
- Onunkisi gibi yalnızca duygusal alana yönelmiş olan Epikürcü bir zevk alma tekniği, ancak genç duyular için, özsu ile dolu, güçlü ve taze bir beden için geçerlidir ve kandaki ateş artık eskisi gibi çabucak tutuşmadığı anda, zevk felsefesi de buhar olup gider, tatsız, tuzsuz bir et haşlaması gibi çarçabuk soğur.