- Mikroskoplar ve dürbünler arasında yine kendi gözlerimle görüyordum; nesneler görünür ve dokunulur kalarak bizim için yaşamaya başlıyordu, uzamın ve zamanın içine, başka şeylerin içine ustalıkla yerleştirilmişti. Aya bile çıksaydık okyanusların dibine inseydik insanlardan oluşan bir dünyanın ortasında insan olarak kalırdık. Duyularımızdan gizlenen esrarengiz gerçekliklere gelince: Kuvvetler, gezegenler, moleküller, dalgalar bunlar bizim cahilliğimizin oyduğu ve kelimelerin altında sakladığımız açık boşluklardan başka bir şey değildi. Doğa bize kendi sırlarını asla teslim etmiyordu. Onun sırrı yoktu; sorular icat eden ve sonra da cevapları şekillendiren bizdik.
- Asla. Anlamını kimsenin bilmediği bir kelime bu; benim bile.
- Mevcut fedakarlıklar neye yaramıştı? Dünya geleceğin sonundaydı İnsan yakılan odunlar, katliamlar neye yaramıştı? Dünya başka bir yerdeydi, hep başka yerde! Ve de hiçbir yerde. Yalnızca insanlar var, sonsuza dek bölünmüş insanlar.
- "Kuzuları kurtların bekçiliğine emanet edildiğinde onları kurtarmanın hiçbir yolu kalmaz," dedi keşiş. "Bir suçu başka bir suçla nasıl silebiliriz?"
- Günün birinde bir adam bana tek bir iyilik vardır bu da kendi vicdanına göre hareket etmektir demişti. Sanırım haklıydı ve başkaları için yapma iddiasında olduğumuz şeyler hiçbir işe yaramaz.
- Varolan beş duyumuzla algıladıklarımızdan öyle çabuk sıkılır ki insan! Ah! Beni yaşamak öldürüyor.
- Simone de Beauvoir'in "Kadın" (Le Deuxieme Sexe - İkinci Cins) adlı bu dev eseri Fransa'da ilk yayımlandığı zaman öylesine büyük bir ilgi gördü ki, iki yıl içinde 97 kez basılarak bir rekor kırdı. Kitap büyük yankılar yaptı. Bugüne kadar sürüp gelen "kadın anlayışı" bu eserle birlikte birden altüst oldu. Yazarlar, aydınlar, okurlar birbirlerine girdiler. Tartışmalar uzayıp gitti. Böylece yazarın ve kitabın ünü de dünyanın her tarafına yayıldı. Amerika'da aynı yıl içinde dört baskı birden yaparken, hızla çevrildiği dünyanın belli başlı bütün dillerinde de tekrar tekrar basılıyordu. Türkçede de yayımladığımız ciltlerin kısa sürede tükenip yeni baskılar yapması kitaba gösterilen bu ilginin dünya çapında olduğunu belirtmeye yeter. Bütün yazarların "her kadın ve erkeğin muhakkak okuması gereken kitap" dediği bu büyük eseri tam metin halinde üç cilt olarak yayımlıyoruz: 1. Genç Kızlık Çağı, 2. Evlilik Çağı, 3. Bağımsızlığa Doğru adını alan bu kitaplar, hem bir bütün olarak, hem de her biri belli bir konuya ayrıldığı için, ayrı ayrı okunabilir.
- Söylemiştim: Sartre yazmak için yaşıyordu; her türlü şeye tanıklık etme ve onlan gereklilik ışığında kendi adına ele alma görevini yüklenmişti; ben, duygulanım yaşamın sayısız görkemliliklerine yöneltmeli ve onlan zaman ve boşluğun sonsuzluğundan kopartmak için yazmalıydım.Bu görevler kendilerini bize, başanmızm garantisi olan bir açıklıkla kabul ettirmişti; kesin olarak dile getirmemekle birlikte, Kant felsefesinin iyimserliğine katılıyorduk: yapmalısın, o halde yapabilirsin; gerçekten de, oluşup kendini belli ettiği anda iradeden nasıl kuşkuya düşülebilinirdi ki? Bu durumda, istemek ve inanmak kavramlan birleşiyor. Böylece dünyaya ve kendimize güveniyoruz. Toplumun o gün İçinde bulunduğu konuma karşıydık, ama bu düşüncenin karamsar bir yanı yoktu: sağlam bir iyimserliği içeriyordu.
- ... hiçbir şey bizi sınırlamıyor, esir etmiyordu; dünya ile bağlarımızı biz yaratıyorduk; özgürlük bizim özümüzdü. (Syf-19)
- Aramızda yaratıcılığı en bitmez tükenmez olan Sartre'di: ağıtlar, çocuk tekerlemeleri, hicivler, küçük aşk şiirleri, masallar, şiirler yazıyor,bazen de kendi uydurduğu bir müzikle onlan söylüyordu. Sözcük oyunlarını küçümsemiyor, tersine onlarla eğleniyordu.(Syf-19)