- Tepeye tırmandım. Düşünüyordum. :"Surların ardında beni bekliyor." Sarayı, dükkanları, tavernaları, kiliseleri, huni şeklindeki bacaları, pembe sokak taşlarını ve duvar diplerinde biten çayırkuşu ayaklarını tanıdım; her şey yerli yerindeydi; geçmiş ise hiçbir yerdeydi.
- Anlamı olmayan bir olay. "Ne önemi var?" Bu kelimeleri sık sık kullanmıştım. Fakat eğer küle dönmüş köyler, işkenceler, katliamlar önemsizse yeni evlerin, zengin kültürleri yeni doğmuş bebek gülümsemelerinin ne önemi vardı?
- Bir yaşam binlerce yaşam sinekçiklerinin tek bir uçuşundan daha ağır çekmez.
- ... kubbenin altında din adamının sesi mırıldandı: "Huzur içinde yatsınlar." Huzur içinde yatıyorlardı. Bense ölüydüm, ama hala oradaydım, yokluğumun tanığıydım.
- "Ama siz yeni bir şehir vaaz ediyorsunuz." Gülümsedi. "Vaaz ediyorum çünkü yok." "Gerçekleşmesini gerçekten istemiyor musunuz?" "Eğer gerçekleşseydi eğer bütün insanlar mutlu olsaydı yeryüzünde yapılacak ne kalırdı? Kalbimin derinliklerini okumak ister gibi bana baktı gözlerinde kaygı vardı. "Dünya bütün ağırlığıyla omuzlarımıza çöküyor. Tek kurtuluşu var. Yapılmış olan her şeyi bozmak." "Ne tuhaf kurtuluş." dedim.
- Açlık yenilebilir, veba yenilebilir; insanı yenmek mümkün mü?
- Alevler dindi; meydanın ortasında kömürleşmiş maddenin şekilsiz yığınından başka bir şey kalmadı. Rüzgarın dağıttığı bu külleri sorgulamak isterdim.
- Yaşamak sadece ölmemekse, niçin yaşamalı? Fakat kendi yaşamını kurtarmak için ölmek, aldatmacaların en kötüsü değil miydi?
- -Umutsuz yaşanabilir mi? -Elbette, eğer elinizde kimi kesin gerçekler varsa. -Bende hiç yok -Bence insan olmak yeterince önemli bir şey -İnsanlar arasında bir insan -Evet bu yeter yaşamaya değer bu, ölmeye de.
- "Herhangi bir ölümlünün kalbinde yaşayacağından çok daha uzun süre benim kalbimde yaşayacaksın," dedim. "Hayır ," dedi sertçe. "Eğer ölümlü olsaydın dünyanın sonuna kadar sende yaşardım, çünkü senin ölümün benim için dünyanın sonu olurdu. Oysaki ben bitmeyecek bir dünyada öleceğim."