- Bir başkasının ipte yürümesini izleyerek ipte yürümeyi öğrenemezsin -hayır, asla. Çünkü bu dışarıdan gözlemlenebilir bir şey değil, sadece yürüyenin bilebileceği içsel bir denge. Ve aktarılamaz. Bir başkasına anlatılamaz; kelimelere dökülmesi imkansızdır. Hiçbir ip cambazı bunu nasıl başardığını başkalarına kelimelerle ifade edemez.
Bisiklete biniyorsun. Başkalarına bunu nasıl becerdiğini anlatabilir misin? Dengeyi sen tutturuyorsun; bu bir tür ipte yürüyüş oluyor, iki tekerleği bir çizgi üzerinde döndürüyorsun. Üstelik hızlı gidiyorsun ve kendine çok güveniyorsun. Eğer birisi sana sırrını soracak olsa bunu bir formüle indirgeyerek açıklayabilir misin? Bir cümleye indirgeyebilir misiniz? "Prensibi şudur, bu prensibi uyguluyorum" demezsin, onun yerine "Senin tek yapman gereken gelip bisiklete oturmak, ben de sana yardımcı olacağım. Birkaç kez düşebilirsin ama sonra tek öğrenme yolunun denemek olduğunu göreceksin" dersin. Yüzmeyi öğrenmenin tek yolu yüzmektir - içerdiği tüm tehlikeler ile beraber. - Kimse ölmekten korkmaz. Bilmediğin bir şeyden nasıl korkabilirsin ki? Tamamen yabancı, garip, bilinmedik bir şeyden nasıl korkarsın? Korku sadece bilinen şeylerde vardır. Hayır, sen "Ben ölümden korkuyorum." dediğinde, ölümden korkmuyorsun aslında. -bilmiyorsun! Kim biliyor ki? Ölüm yaşamdan çok daha iyi olabilir.
- -- "Yani, tapınak ve manastırlarda, Himalayalardaki mağaralarda oturan şu keşişlerin ve munilerin ve sadhuların hepsi kaçıştalar. Feragat et! Ama kaçmaya gerek yok. Feragat et ama burada ol. Dünyada ol, ama ona ait olma. Kalabalıkta kal ama bireyselliğini koru. Bin bir tane iş yap, ne gerekiyorsa onu yap. Ama asla iş bitirici olma. Egoyu şişirme, hepsi bu."
-- "Peki," dedi diğeri, "zen hayata nasıl geçirilir?"
-- "Özü feragat etmektir. Hayata geçirmesi, uygulaması dünyada yaşayıp ona ait olmamakla gerçekleşir.
(...)
Kaçan bir insan anlayış sahibi olamaz. KAÇMASI KORKTUĞUNU GÖSTERİR, ANLADIĞINI DEĞİL. Eğer, 'Bu kargaşada nasıl mutlu olabilirim? Bu keşmekeşte nasıl sakin kalabilirim?' deyip de Himalayaların sükunetine kaçarsan huzuru yakalama olasılığından kaçmış oluyorsun, çünkü bu kargaşa bir kontrast yaratır; bu keşmekeş sayesinde sükunet ihtiyacı doğar; bu ortamda dikkat dağılır. Ve sen tüm bu dikkat dağıtıcı unsurların üstesinden gelmek zorundasın.
Himalayalara kaçarsan biraz huzur bulabilirsin ama aynı zamanda biraz aptallaşırsın. Sessizliği hissetmeye başlarsın, AMA BU SENİN DEĞİL HİMALAYALARIN SESSİZLİĞİDİR. Geri gelince onu da geride bırakırsın, yalnız dönersin. Ve dünyaya dönünce eskisinden de daha fazla rahatsızlık duyarsın çünkü daha YUMUŞAK ve DUYARLI hale gelmiş olursun. Üstelik bir önyargı ile, sükunete eriştiğin fikri ile gelirsin. Daha egoist olursun.
O nedenle manastırlara kapanan insanlar dünyaya dönmekten çok korkarlar. Dünya sınavdır. Dünya kriterdir. Ve dünyada olup yavaş yavaş sessizliğe erişmek daha kolaydır, o zaman Himalayaların sessizliği içine işler. HİMALAYALARA GİTMEZSİN: ONLAR SANA GELİRLER. O zaman sessizlik sana ait olur, o zaman üstesinden gelirsin." - Sana baştan mükemmeliyetçi olma fikri öğretiliyor ve sonra doğal olarak mükemmeliyetçi fikirlerini her şeye uygulamaya kalkıyorsun, aşka bile...
- O, zirve; ötesinde hiçbir şeyin var olmadığı son kreşendo.
- Muhakeme, bilinmeyeni bilme çabasıdır, sezgi ise bilinemeyecek olanın yarattığı histir.
Bilinemeyene ulaşmak mümkündür, ama açıklamak mümkün değildir.
Hissetmek mümkündür, açıklaması ise imkansız... - Bu sözleri çok dikkatle dinle. Büyük bir sebatla... Kendini uyandırmak için tüm gayretini ortaya koymazsan bu gerçekleşmeyecek. Kısmi gayret boşunadır. Şöyle-böyle olamazsın, ılık olamazsın. Bunun bir yararı olmaz. Ilık su buharlaşamaz ve uyanık olmak için yapılacak ılık gayretler başarısızlığa mahkûmdur. Dönüşmek sadece sen tüm enerjini ona verdiğinde gerçekleşir. Yüz santigrat derecede kaynadığın zaman buharlaşırsın, o zaman simyasal değişiklik gerçekleşir. O zaman yükselmeye başlarsın.
- Sorununu erit gitsin! Onu büyük bir minnetle Tanrı'nın bir nimeti olarak kabul et ve onunla yaşa. Ve şaşıracaksın: Bu ne değerli bir armağanmış ve sen daha keyfine varamadın bile. Böylesine değerli bir armağan hiç açılmadan kalbinin bir köşesinde öylesine duruyor.
- Aşk olmayınca insan zekası azalır.
- Ölmek basittir, uçurumdan atlarsın kafana sıkarsın en kolay ve en basiti ölmek. Ama yaşa her şeye rağmen yaşa. Senden başka kimse seni düşünmez sadece doyasıya YAŞA!