- Vicdan ve korkaklık aslında aynı şeylerdir Basil. Vicdan ticari bir isimdir sadece. Hepsi bu.
- Gotik sanat da aslında zihinleri düş sıtmasına yakalanmış olanlara özgü bir sanat dalı sayılmaz mı?
- - ... Sen benim gözümde öyle bir idealdin ki bir daha asla bulamayacağım. Oysa bu bir iblisin yüzü. - Benim ruhumun yüzü bu. (sf. 196)
- "Ben bir zamanlar çok mutlu bir prenstim. Sarayda yaşıyordum. Günlerim eğlence içinde geçiyordu. Sarayın kalın duvarları, beni halktan ve gerçek hayattan uzak tutuyordu. Sonunda öldüm ve bir prens olduğum için buraya heykelimi diktiler, üstelik bütün vücudum altından, gözlerim elmastan yapılmıştır. Ama mutlu değilim artık. Çünkü kentin ortasında dikiliyorum ve yaşarken görmediğim her şeyi görüyorum. Bir dilim ekmek için ağlayan çocuklar, soğuktan titreyen insanlar yüreğimi yakıyor. Onlara yardım etmek istiyorum, fakat yerimden kıpırdayamıyorum. İşte bunun için ağlıyorum. Örneğin şuanda aç ve hasta bir çocuk ateşler içinde yanıyor ve annesinden bir dilim portakal istiyor. Ancak annesinin ona verebilecek nehir suyundan başka hiçbir şeyi yok."
- ?Kimsiniz?? dedi. ?Ben Mutlu Prensim.? Kırlangıç, ?Öyleyse niye ağlıyorsunuz?? diye sordu, ?Beni sırılsıklam ettiniz.? Heykel, ?Ben sağken, daha yüreğim insan yüreğiyken gözyaşı nedir bilmezdim, çünkü kapısından üzüntünün giremediği Sans Souci Sarayında otururdum. Gündüzün bahçede arkadaşlarımla oynar, akşamları da büyük salonda dansın başına geçerdim. Bahçenin çevresini saran pek yüksek bir duvar vardı. Ama, onun gerisinde ne olduğunu sormayı aklıma bile getirmezdim. Çevremde her şey o kadar güzeldi ki? Buyruğumdakiler bana Mutlu Prens derlerdi; doğrusu mutluydum da; eğlence mutluluksa? İşte böyle yaşadım, böyle öldüm. Artık ölüyüm diye beni buraya, böyle yükseğe diktiler. Şimdi beldemin bütün çirkinliğini, olanca düşkünlüğünü görüyorum. Yüreğim kurşun olduğu halde elimden ağlamaktan başka bir şey gelmiyor.?
- Tanrı meleklerinden birine, ?Bana kentteki en iyi iki şeyi bulup getirin,? dedi; melek de kurşun yürekle ölü kuşu götürdü. Tanrı, ?Doğru seçmişsiniz,? dedi, ?Çünkü cennetimin bahçesinde bu küçük kuş sonsuza dek ötecek ve Altın Ülkemde Mutlu Prens beni kutsayacak.?
- Mutlu Prens, ?Aşağıdaki alanda?? dedi, ?? küçük bir kibritçi kız var. Kibritlerini su yoluna düşürdü, hepsi bozuldu. Eve para götürmezse babası dövecek. Kızcağız ağlıyor. Ne ayakkabısı var, ne çorabı, başcağızı da açık. Öbür gözümü çıkar, ona ver de babası dövmesin.? Kırlangıç, ?Yanınızda bir gece daha kalırım,? dedi, ?Ama gözünüzü çıkaramam. Sonra büsbütün kör olursunuz.? Prens, ?Kırlangıç, Kırlangıç, küçük Kırlangıç, buyruğumu yap? dedi.
- Prens, ?Kırlangıç, Kırlangıç, küçük Kırlangıç? dedi, ?Uzakta, kentin ta öbür başında, çatı arasında bir genç görüyorum. Üzeri kâğıtlarla örtülü bir masaya abanmış, yanında bardak içinde bir demet solgun menekşe var. Saçları kestane renginde kıvırcık, dudakları lâl gibi kıpkırmızı; iri, hülyalı gözleri var. Tiyatronun yönetmeni için bir oyun bitirmeye uğraşıyor. Ocakta ateş yok. Açlıktan da gücü kesilmiş.? Tertemiz yürekli kırlangıç, ?Bir gece daha beklerim. Bir yakut da ona mı götüreyim?? dedi. Prens, ?Ne yazık ki artık yakutum yok. Varım yoğum gözlerim. Gözlerim bin yıl önce Hindistan?dan getirilmiş bulunmaz gök yakuttandır. Birini çıkarıp ona götür. Kuyumcuya satıp yiyecek bir şeyle ocakta yakacak odun alır ve oyununu bitirir.?
- ?Bu gece günceme yazacağım.? ?Neyi?? ?Ateşten eli yanan çocuğun ateşi sevdiğini...?
- Çünkü bir insanı etkilemek, ona bizzat kendi ruhunu vermektir...